Ana içeriğe atla

ÖSYM, Yerleştirmede MEB'in Yolunu İzlemeli *

Ortaokulu bitiren öğrencilerin lise tercihlerine göre yerleşmesini MEB yaptı. Tercih edilmeyip boş kalan veya bir okula yerleştiği halde özel okula geçiş yapan öğrencilerin boşalttığı kontenjanları doldurmak amacıyla MEB, okullar açılmadan önce, nakil yoluyla yeni başvurular alarak boş kalan kontenjanları doldurmayı hedeflemektedir.  

1.nakil tercihleri 29 Temmuz-2 Ağustos, 2.nakil tercihleri ise 5-8 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Nakil tercihine, bir okula yerleşen ama daha iyi bir okula geçiş yapmayı hedefleyen veya herhangi bir okula yerleşemeyen tüm öğrenciler başvurabiliyor. Nakil tercihlerinde istediği okula yerleşemeyen öğrenci, önceki yerleştiği okulda okumaya hak kazanıyor. İki nakil döneminde de herhangi bir liseye yerleşemeyen öğrenciler, ilçe milli eğitim bünyesinde oluşturulan komisyonlara müracaat ederek komisyon marifetiyle kayıt alanına uygun bir okula yerleştirilecekler.

MEB'in, sınav puanına veya kayıt alanına göre lise yerleştirmesi yaptıktan sonra yapacağı iki nakil süreci, ortaokul yöneticilerine külfet oluşturmakla birlikte güzel bir uygulama. Çünkü kazandığı okuldan ziyade bir başka okulda okumak isteyenler veya yerleştirme tercihi yaptıktan sonra tercihinden pişmanlık duyanlar veya tercihlerinden herhangi bir yeri kazanamayan öğrenciler için nakil süreci bir umut kapısıdır. Ayrıca boş kalan kontenjanlar da bu vesileyle doldurulmuş olacaktır.

Şimdi bir de ÖSYM'nin üniversite ve bölüm yerleştirmesine bakalım. ÖSYM, liseyi bitiren veya daha önce mezun olduğu halde YKS sınavına girip 150 ve üzeri puan alan adayların yerleşme tercihlerini 23-29 Temmuz arasında alacak, sonuçları da 5-9 Ağustos tarihleri arasında açıklayacak. Adaylar kazandıkları yerlere kayıtlarını yaptırdıktan sonra boş kalan bölümler için ÖSYM, ek yerleştirme yapacak. Ek yerleştirmeye, bir bölümü kazanan öğrenciler başvuramıyor. Ancak merkezi yerleştirmede herhangi bir yükseköğretim programına yerleşememiş adaylar ek yerleştirme tercihinde bulunabiliyor. Yani ÖSYM'nin yerleştirmesi bir defa olmakta ve birçok bölüm kontenjanını dolduramamaktadır. Bir bölüme yerleşen ne nakil başvurusunda bulunabiliyor ne de ek yerleştirmeye girebiliyor. Öğrenci yerleştiği bölümden memnun olmayıp pişmanlık duysa da geriye dönüş yok. Mecburen ya o bölümde okuyacak ya da kayıt dondurup bir yıl sonraki sınava hazırlanıp istediği bölüme girmek için tekrar şansını deneyecek. 

Anlatmak istediğim, üniversiteler gençlerin meslek seçimi yaptığı son kapıdır. Öğrenciler şurayı mı yazsam, burayı mı yazsam ikilemi yaşar tercih etmeden önce. Çoğu da başvuru süresi dolmadan sürekli tercihini değiştirip onaylamaktadır. Hal böyle iken ÖSYM, yerleştirme işinde niçin MEB'in yerleştirme ve nakil yolunu örnek almaz? Bence ÖSYM “ben yerleştirdim, son pişmanlık fayda etmez” diye düşünmemeli. Tercih döneminde gel-git yaşayan, geleceğimizin teminatı gençlere tıpkı MEB'in verdiği nakil imkanını vermelidir. Bunu yapmak ÖSYM’ye zor olmasa gerek.

*26/07/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde