Ana içeriğe atla

Hayır Gelmez!

Bir ülkede;
*Eleştiri kültürü gelişmez, en ufak bir eleştiriye tahammül edilmez, eleştiri yapan kimse düşman ilan edilirse,
*Üretime dayalı bir ekonomik model geliştirilmez, stratejik öneme sahip şeylerde dahi dışa bağımlı yaşanmaya devam edilir ve tedbir alınmazsa,
*Kaç seçim kaybetmesine rağmen bir genel başkan  istifa etmeyi düşünmez, delegeleri sesini çıkarmaz ve yerinde kalmaya devam ederse,
*Her türlü başarısızlıkta başarısızlık nedenlerinin üzerine gidilmez, mazeret ve bahanelerin arkasına sığınılır, suç başkasına atılırsa,
*Siyasette bir ortak kültür, diyalog ortamı geliştirilmez, istişare geri plana atılır, milli meseleleri çözmek için birlikte hareket edilmez ise,
*Bir makama gelenler makamdan aldığı gücü halka hizmet etmek olarak kullanacağı yerde makamını kendisine hizmet edecek şekilde kullanırsa,
*Siyasete girenler yapacağını yapar, tadında bırakıp köşesine çekilmez, ölümü siyasetle olur ise,
*Sorumlu bir makamda oturanlar yaptıkları icraatların yanlış olduğu, halkta mağduriyet oluşturduğu, devleti zarara uğrattığı ortaya çıkmasına rağmen bir bedel ödemez, hesap vermez ve kendisine bir hesap sorulmaz, yapanın yaptığı yanına kar kalır ise,
*Suçlularımız ortak olmaz, bir kesimin suçladığını diğer kesim korumaya devam eder, bugün suçlu görülenler yarın suçsuz, suçsuz görülenler yarın suçlu olur ise,
*Yargılamalar adil yapılmaz veya adil olmadığına dair algılar devam ederise,
*Her türlü alımlarda ehliyet ve liyakat göz ardı edilir, atamalar ahbap çavuş ilişkisine göre yürür, torpil ve kayırmacılık alır başını gider ise,
*Kimse birbirine güvenmez, herkes birbirine suçlu piyade gibi görür, her kesim ülkeyi birbirinden kurtarmaya kalkar ise,
*Kamu malı yetim malı bilinmez, har vurur, harman savrulur ise,
*Her türlü denetimler kriterine uygun sıkı ve ciddi bir şekilde denetlenmez, hesap verebilirlilik ve hesap sorabilirlilik yerleşmez ise,
*Haksızlık kime karşı yapılırsa yapılsın, haksızlıkla topyekûn mücadele edilmez ve sessiz kalınır ise,
*Merkezi sınavlarda çocuklarımız tel tel döküldüğü halde eğitime neşter vurulmaz, pansuman tedbirlerle yola devam edilir ise,
*İnsanımız iş bulamaz, işe giremez, iş beğenmez ve geleceğe güvenle bakamaz ve yeni istihdam alanları yaratılmaz ise,
*Halkın ekserisi ekonomik darboğaz içerisinde sıkıntı çeker iken mutlu azınlık Lale Devri yaşamaya devam eder ise,
*Suçluyla mücadele etmek için suç ortaya çıkmadan mücadele edilmez, suç ortaya çıktıktan sonra mücadeleye kalkılır ve bu işte toptancı davranılır, benzer suçların ortaya çıkmasına karşın tedbir alınmaz ise,
*Okullara rağmen ilave ders alınan yerler mantar gibi bitmeye devam eder ise...

Böyle bir ülke gelişmez, ilerlemez, gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke bırakılmaz ve böyle bir ülkeden hayır gelmez.

Yorumlar

  1. Elbette hayır gelmez. Gelmeyeceğini de her kez bilir. Ama yine de bunlara dikkat etmez. Gemisini kurtaran kaptan misali yine de kendine yontar. Kendi çıkarını ülke çıkarlarına tercih eder. Gemi batarsa ben de batar boğulurum demez. Boğulurken eyvah diyecektir fakat ne fayda. İş işten geçmiş olacaktır. Şu saymış olduklarına dikkat edilse her şey kendiliğinden düzelecektir. İşte o zaman böyle bir ülkeden hayır gelir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde