-Sosyal medyada Ördek Sendromu-
"Bir çift düşünün. Evden çıkıp sinemaya gidiyorlar. (Hiç sinema alışkanlığım yok ya...tamam
diyelim) Adam karısına geç hazırlandığı için kızıyor. (Allah'ın emri gibi bir şey bu) Asansörde tartışarak iniyorlar. (Bir asansörüm bile yok. Ayaklar sağ olsun!)
Yolda trafik sıkışıyor. Adam bir yandan kendisini
sıkıştıran araçlara bağırıp çağırıyor, (Eksik
olmaz) bir yandan da geç kalmalarına sebep olan karısına saydırıyor. (Geç kalmayaydı efendim! Birine kızacağız.
Niçin eşimiz olmasın? Yabancı mıyız şurada? Sonra niye elin adamına kızdığımıza
karışıyor?)
Park yeri bulamayıp bir on dakika da öyle dolanıyorlar ve
tam bir sinir harbi yaşıyorlar. (Çok park
sorunu yaşamıyorum. Çünkü parkın sorun olduğu yerlere aracımla gitmem. Toplu
taşıma araçları sağ olsun!) Film de hoşlarına gitmiyor. Çıkışta bu sefer
kadın, kötü bir film seçtiği için eşini suçluyor. Tartışarak eve dönüyorlar.
Şimdi gelelim sosyal medyaya. (Buradan sonrası kimi kastediyor bilmiyorum)
Siz bu çiftin arkadaşı olduğunuzu düşünün. Evinizde
pijamalarla huzur içinde oturuyorsunuz. Bu arada Instagram’a arkadaşınızın
fotoğrafı düşüyor. İki tane gülümseyen yüz, kucakta kocaman bir patlamış mısır
paketi, arka planda filmin afişi.
Fotoğrafın altında şöyle yazıyor;
“Harika bir bahar akşamı, enfes bir film, patlamış mısır ve
aşkım.” (Ben çektim, sen de çek demektir
bu)
Cümlenin sonunda bir de kalp var. Moraliniz bozuluyor. “Ben
evde atletle oturuyorum. Millet nasıl da eğleniyor!” diye canınızı
sıkıyorsunuz.
İşte sosyal medyanın illüzyonu bu. Herkes ucu bucağı
olmayan bir podyumda ha bire poz veriyor. Seyirciler de bu büyük kıyaslama
oyununa ha bire özeniyor.
Sosyal medyada mutlu gözükmek için harcanan çok büyük bir
gayret var. Ama ekranda bu gayret gözükmüyor.
Stanford Üniversitesinde konuyla ilgili çalışmalar yapan
araştırmacılar işte bu durumlar için bir kavram geliştirmişler; “Ördek
Sendromu.” (Bu vesileyle ördek sendromu
diye bir sendromun da olduğunu öğreniyorum)
Ördekler gölün üzerinde hiçbir çaba sarf etmiyormuş gibi,
rahat ve dingin bir şekilde süzülürler. Gölün altında kalan ayakları bir makine
gibi çalışır ama dışarıdan bakınca hiç belli olmaz. (Biz buna ne iş yapıyor ki deriz. Özellikle takip gördüğümüz ve
çekemediğimiz meslek grupları için...)
Sosyal medyada suyun altında kalan kısımlar da ekranda
gözükse, inanın kimse moralini falan bozmaz." (Numaradan da olsa poz pozdur. Kısa bir mutluluk için değmez mi? Zaten
hep olduğundan farklı görünmek değil mi tüm çabamız)
Yaptıklarımdan ve gördüklerimden bir sendrom durumunu
yaşadığımızı biliyorum da bunun adının bizim ördek olduğunu bilmiyordum. Bu
alıntı ile (parantez içleri bana ait) benim gibi bilmeyenleriniz de ördek
sendromunu öğrenmiş oldu. Bu konuda ne desem boş! Eğer böyleysek hepimize iyi
ördek sendromu yaşamalar!
*13/07/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder