Dürüst
olamadım ama dürüst olmaya ve dürüst görünmekten geri kalmadım.
Halime
şükreder göründüm ama yeterince ve hakkıyla şükrettiğim söylenemez.
Makam,
mevki beklenti içerisine girmedim ama olsa fena olmaz, yan cebime koy, zira
neyim eksik dedim.
Olamadığım
fakat olanın yaptığı her şeyi böyle olmaz diye eleştirdim. Halbuki olduğum
takdirde aynı şeyleri yapacağımı unuttum ya da hesaba katmadım.
Çok
hayal kurdum, öyle hayaller kurdum ki hayallerim, hayalimi solladı geçti ama
hiçbir hayalim gerçekleşmedi. Hep düş kırıklığı yaşadım. İşin garibi
hayallerimi herkesten sakladım. Dağın bile haberi yok.
Kendime
"Bir yerde olur olmaz konuşma, her konuda fikrini söyleme, biraz dinlemeyi
öğren; konuşarak hep vermeyi değil, biraz da dinleyerek almayı öğren"
diyerek öğüt verdim. Nasıl bir inatsa kendi öğüdümü kendim dinlemedim.
Çok
şaka yapma, yerli yerinde ve anlayana yap, (olmayan) ağırlığını kaybediyorsun
dedim. Dediğimle kaldım. Zira bir yerde mizah kokusu sezmişsem ben beni
dinlemedi. Hemen atladı.
Çok
cömert ol, yedir insanlara dedim. Olmadı. Çünkü can değil ki vereyim...
Rayında
gitmeyen bir işe veya bir işi yerli yerinde yapmayana kızmayayım, içime atayım
dedim. İçim isyan etti, köpürdü, küplere bindi. Sonunda kendi küpüme zarar
verecek şekilde sirke oldum, kırmızı yüzüm kıpkırmızı oldu. Ne kendime ne de
etrafıma pozitif bir enerji verdim.
Bir
hoşnutsuzluk gördüğünde görmezden gel, belli etme, herkes gibi davran dedim.
Beni dinleyen kim? Sanki dünyayı elime verdiler de al düzelt dediler. Atlıyorum
hemen.
Şerbeti
severim hele bir de doğal yapılanı ise ama nabza göre bir türlü şerbet
veremedim. Demek ki nabzımda da bir sorun var.
Doğal
ol, olduğun gibi görün dedim ama uygulamadım. Olmadığım gibi görünmeyi seçtim.
Az
ye, daha rahat edersin, yoksa kilo alırsın dedim. Beni dinleyen kim? Tabakta
durduğu gibi durmadı mübarek! Hepsi mideme gitti.
Büyük-küçük,
okumuş-okumamış insanlara iyi davran, onları olduğu gibi kabul et dedim.
Prensip olarak evet ama pratikte yokum dedi.
Yaradan’ın
istediği gibi bir kul olayım dedim. Nefsim galebe çaldı. Gün görmedik mazeret,
bahane ve gerekçeyle çıktı karşıma. Her defasında da galip geldi bana.
Hasılı
hayatta bir türlü ben, kendim olamadım. Ya benden başka bir ben belirdi ya da
ben olduysam da bir işe yaramadı. Böyle geldim böyle gidiyorum. Umudunu
yitirmemiş ama umutsuz bir vaka olarak yoluma takır tukur devam ediyorum.
Anladım ki beni ben olarak bırakmayan içimdeki ben ile mücadele halindeyim.
Bugüne kadar bir galibiyetim yok. Hep mağluplardayım. Bu demektir ki halim
harap. Demek ki nefisle mücadele en büyük cihattır diye boşuna
söylenmemiş. Pes etmiş miyim? Hayır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder