Ana içeriğe atla

Konumuz Cuma Hutbesi ***


19.07.2019 günü haftanın cuma hutbesi "Cuma namazı ve adabı üzerineydi. Hutbede hatip cuma gününün öneminden, namaz ve hutbenin lüzumundan, camiye ne şekil gelinmesi gerektiği şeklinde adabından bahsetti.

Hutbede hocamız cuma gününün önemine işaret etmek için Müslim'de geçen bir rivayete yer verdi: "Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve o gün cennetten çıkarıldı. Kıyamet de ancak cuma günü kopacaktır." Bu rivayette dikkatimi çeken birkaç yön var. İzninizle değineceğim. Kimse kızmasın! Niyetim sorgulayarak anlamaya çalışmak.
1.Cumanın mübarekliğini biliyorum ama güneşin doğduğu en hayırlı gün niçin Kur'an'ın indiği bin aydan daha hayırlı gece olan Kadir gecesinin gündüzü değil de cuma günüdür?
2.Cumanın önemine işaret etmek için verilen "Hz Adem'in cuma günü doğması, o gün cennete konması, o gün cennetten çıkarılması, kıyametin cuma günü kopacak olması" örneklerine bakıldığı zaman burada iki olumlu, iki olumsuz (istenmeyen) örnek göze çarpmakta: Atamızın cennetten bugün çıkarılması ve bugün kıyametin kopması… Gerçekten kim cennetten çıkmak ister, kim kıyametin kopmasını ister?
3.Hz Adem, öneminden dolayı cuma günü doğmuşsa Allah'ın içimizden seçerek gönderdiği diğer peygamberler niçin cuma günü doğmadı? Mesela peygamberimiz Hz Muhammed niçin pazartesi doğdu? 
4.Hz Adem cennetten o gün çıkarıldı derken burada geçen cennet gerçek cennet midir? Eğer gerçek cennet ise Hz Adem'in çıkarılışından itibaren cennet hala boş bekletiliyor mu? Eğer boş bekletiliyorsa halihazırda kullanılmayan bu cennet israf değil mi? Cennet elan var ve içinde cenneti hak kazanmışlar yaşıyorsa o zaman ikinci sura üfürüldükten sonra hesap vermek için mahşerde toplanmayı nasıl izah edeceğiz? 
5.Hz Adem'in konduğu, ağacın meyvesiyle imtihan edildiği ve ardından çıkarıldığı cennet, öbür aleme ait bir cennet ise,
a-Cennette imtihan var mı?
b-Yapılan imtihanı kaybetmesinde İblis'in iğvası etkin olduğuna göre İblis'in cennette Hz Adem'in yanında ne işi var? Kovulmuş Şeytan cennete nasıl girebilmiştir?
c-Cennete giren çıkabilecek mi?
6.Kıyametin kopması olayı gaybi bir olay değil midir? Gelecekten haber vermektedir. Peygamber gaybı biliyor muydu? Şayet biliyorsa ayette peygamber "Ben gaybı bilmem" diye niçin söylemiştir? Gerçekten peygamber gaybı bilebilir mi? Burada "Allah bildirirse bilemez mi" derseniz o zaman hiç soru sormayalım. Bu konu üzerinde kafa yormayalım. Diyelim ki Allah bildirdi ve peygamber bu bilgiyi arkadaşlarıyla paylaştı. Peki bu paylaşım, Cibril hadisi diye bilinen hadisin son bölümüyle çelişmiyor mu? Hatırlarsanız orada Cibril, peygamberimize "Kıyamet ne zaman kopacak" diye soru sorduğunda peygamberimiz "Kendisine soru sorulan, soruyu sorandan daha iyi bilen değildir" dememiş miydi? Yine "Beş bilinmeyen" diye bildiğimiz Lokman süresi son ayette Allah kıyametle ilgili "Onun bilgisi şüphesiz Allah katındadır" buyurmuyor mu? Başka ayetlerde kıyamet saati sizi aniden yakalayacak demiyor mu? Olaya bu çerçeveden bakınca kıyametin cuma günü kopacak denmesini nasıl açıklayacağız?

Soruları uzatabilirim. Ama böyle bir niyetim yok. Doğrusunu söylemek gerekirse bu hutbeyle birlikte kafam karıştı. Kafamda çelişkiler oluştu. Bize doğru ve sahih İslam'ı anlatmakla yükümlü olan Diyanet İşleri Başkanlığı, kaynaklara dayanarak bu hutbeyi tüm Türkiye'de okuttuğuna göre bir bildiği olmalı. Ama dediğim gibi bu bilgi benim kafamı iyice karıştırdı. Belki de DİB, kafalarımızın karışmasını istedi. Zira düşünmek, araştırmak ve doğruya ulaşmak için kafa karışıklığı iyidir. Diyanet şimdi bir iyilik daha yapsın. Kafamda beliren kafa karışıklığını giderecek şekilde sorduğum sorulara cevap versin, bizi aydınlatsın.

Sorduğum sorulara bakarak kimse öküz altında buzağı aramasın. Niyetim İbrahim peygamber gibi ikna olmak ve kalbimin mutmain olmasıdır. Allah ile İbrahim'in muhaveresine bir bakalım:
—Ölüyü nasıl dirilteceğini bana göster. 
—Yoksa inanmadın mı?
—İnandım. Fakat kalbimin mutmain olması için (istiyorum.)
Sonra Allah İbrahim'den parçalanmış ve değişik yerlere konmuş dört kuşu yanına çağırmasını isteyerek İbrahim peygamberi bir güzel ikna eder.

Siz bu meseleyi dert edindiniz mi bilmiyorum. Hutbeden dolayı benim dert edindiğim mesele bu. Haydi Diyanet! Bu sorularıma vereceğin cevaplarla aydınlat beni...

***23/07/2019 tarihinde Barbaros ULU adıyla Pusula haber gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

  1. Hutbenin içeriğinde de söylediği gibi cumanın önemi cuma namazını içermesinden dolayıdır. O tehdidine rağmen seni eleştirecek değilim. Ama şu kadarını söyleyeyim hutbenin amacı insanları cuma kılmaya teşviktir diye düşünüyorum. Yoksa kafa karışıklığı neden yapsın. Sen ilahiyatcısın işe bilen birisin. Hutbe sana değil de diğer bu işin önemini bilmeyenlere hitap ediyor. Alıngan olmana gerek yok. Her hutbe de sana hitap etmesin. Diyanetin avukatı gibi oldum. Biraz benim de kulağımı tırmaladı ama ben böyle düşünüyorum. Böyle düşünmekte de fayda görüyorum.

    YanıtlaSil
  2. Cumanın önemini bilenlere cumanın önemi anlatılıyor. Camiye gelmeyen milyonlar var. Esas onlara ulaşacak, onları camiye çekecek proje geliştirip adam adana markaj uygulanmalı. Hutbenin camiye gelme adabı güzeldi. Benin kafamı karıştıran hutbede bahsedilen hadisin Cibril hadisi ile çelişmesi, kıyametin cuma günü kopacak ile ilgili rivayet ise ayet ile çelişmekte. Bu hutbe sosyal medyada epey tepki çekti. Hutbede rivayet edilen hadislerde biraz daha hassasiyet bekliyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde