23 Haziran 2019 Pazar

Yenilginin Daha Büyüğünü Tatmak ***

Girdiği her yarışta galip gelerek hep kazananlar için en zor gelen ilk mağlubiyeti tatmasıdır. Bu mağlubiyetin daha büyüğü ise mağlubiyetin üzerine ikinci bir mağlubiyeti almaktır. 

Hiç mağlup olmayanların aldıkları ilk yenilgide yapmaları gereken, ilk mağlubiyeti bir yol kazası olarak kabul etmeleri, yanlışlarıyla yüzleşmeleri ve yanlışlarını telafi etmiş bir şekilde sonraki yarışlara hazırlanmalarıydı. Ama böyle yapmayıp ilk yenilgiyi kabul etmemek ve itirazlarla yarışı tekrarlatmak, her halükarda bu yarışı kazanmalıyım diye yarışa asılmak ve yarışı kazanmak için ilke ve prensipleri bir tarafa bırakıp tasvip görmeyecek yollara tevessül etmek ve bunlardan medet ummak tabiatı zorlamak demektir. Böylesi bir durumda galibiyet gelirse ne ala! Hak yerini buldu, yol kazasıydı, telafi edildi denir. Galibiyet değil de net bir mağlubiyet alınırsa ortaya çıkan bu mağlubiyet, yenilgilerin en büyüğü olur. Bu durum mağlubiyeti iyice tescillerken rakibin gücünü de olduğundan daha fazla büyütmüş olur.

İş bittikten sonra akıl vermek gibi olmasın ama bence yapılması gereken;
*İlk yol kazasını kabullenmek ve hazmetmekti. Zira yarışa çıkan hep galibiyeti hedeflerken mağlubiyeti de hesaba katması gerekir. Çünkü yarışın doğasında yenmek kadar yenilgi de vardır. Yenilgi de dünyanın sonu değildir. Bir yenilir, daha sonra yenersin.
*Daha önce nasıl kazanıyordum? Şimdi niçin kaybettim, nerede hatalar yaptım diye kendisiyle yüzleşmekti.
*Ortaya koyduğu hata ve yanlışları gidermeye yoğunlaşmaktı. Somut adım atmadan sadece “Mesajı aldık” demek yeterli değildir.
*Rakibini bir başka yarışta yenmek için kendisini yenilemeliydi.
*Yarışa çıktığı aktörlerden yeterli gelmeyenleri geri plana çekerek oyunu lehine çevirebilecek ekiplere ve yeni yüzlere yer vermeliydi.
*Rakibe tepeden bakılmamalıydı, küçümsenmemeliydi ve acemi olarak görülmemeliydi. Çünkü rakibini küçümseyen hiç kimse bugüne kadar galip gelememiştir.
*Rakibine mağdur olduğu hissi verilmemeliydi.
*Rakiple eşit şartlarda yarışılmalıydı.
*Rakibin karşısına çıkarılan rakibin kendisine saygı duyulmalıydı. Adaylar kendi arasında rekabet edebilmeliydi.
*Rakibe karşı nezaket ve centilmenlik elden bırakılmamalıydı, belden aşağıya vurulmamalıydı.
*Yarışta soğukkanlılık ve sağlıklı düşünmek hiç elden bırakılmamalıydı. Çünkü sağlıklı düşünülmezse yapılan hatalar dağ gibi büyür.

Yapılması gerekenleri çoğaltabiliriz. Yazımızı şu ayetlerle nihayete erdirelim. Bu ayetler sünnetullah adı verilen Allah’ın kanunlarıdır ve değişmez.
"...Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez..." (Rad 11)
"...Allah, bir topluluğa lutfettiği nimetini, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez..." (Enfal 53)
“Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez.” (Maide 105)  

***25/06/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


2 yorum:

  1. Dostum söylediklerinde haklı olabilirsin ama biraz ağır olmamış mı? Yeni seçimi kaybetmişken hani denir ya öte git desen ağlayacak o misali. Şu an pek zamanı değil gibi geliyor bana. Gerçi sen de haklısın beliki. Dost yüze söyler açık söyler, gerçekleri söyler diyorsun fakat yeri ve zamanı ne kadar uygun bilmiyorum. Şahsen benim uzaktan yakından siyasetle ilgim ve alakam yok ama o açık gerçekler bana bile dokundu. Benim üzüntüm bana yetiyor. Teselliye ihtiyacımızın olduğu bir dönemde o gerçekler gerçekten acıttı. Makalelerinle teselli bulurdum ama şu an hiç de teselli bulamadığımı ifade etmek isterim. Reisi gözü ve kaşı dolayısı ile sevmiyoruz. Şimdi ise sevinenlere bakıyoruz onlara baktıkca daha çok üzülüyoruz. Bu ülkede hepimiz yaşıyoruz bana ne neme lüksümüz yok. Sen böyle diyosun demiyorum yanlış anlaşılmasın. Gemi batıyor ve hep beraber batacağız. Allah bu batan gemiyi kurtarsın inşallah.

    YanıtlaSil
  2. Elbette teselli ve morale ihtiyacımız var Sayın Hocam. Pekala sadece sakalımız kesildi, yeniden çıkar diyebilirdim. Fakat şu anda ufukta ne seçim var ne de başka bir durum. Dediğin gibi dost acı söyler misali içimi dökmeye çalıştım. Yazarken de epey zorlandım. Tüm derdim batmakta olan bu geminin batmaması ve hedefine doğru dümdüz gitmesidir. Tıpkı aşırı hız yapan birine "Yavaş, kaza yapacaksın" dediğimiz gibi. Başka da bir amacım yok. 2015 yılından itibaren dost ortamlarında dile getirdiğim sıkıntıları çoğu zaman yazıya döktüm. Şu anda kaybedilen kaybedildi. Bunda da bir hayır var diye görmek lazım. Bu yenilgi hiçbir şeyin sonu değil. Belki de yüzleşmek ve yenilenmek için bir fırsattır. Çünkü 2015'den beri her seçim sonucunda balkon konuşması yapılırken hep "Mesaj alındı" denildi. Fakat gereği yapılmadı ve somut adım atılmadı. Millet 07 Haziran'dan beri "Şakam yok, bak beni küstürürsün, kendinden uzaklaştırırsın" dedi. Buna rağmen vermeye yine devam etti. Sanırım kantarın topuzu biraz fazla kaçsa da millet anlayacak şekilde mesajını verdi ve alternatif görmediği bir partinin adayına oy verdi. Durum bu kadar aşikar iken kol kırılsın, yen içerisinde kalsın deme zamanı geçti. Bu partiyi bu uçurumdan kurtaranın alnından öpeceğim. Şimdi tam kolları sıvama zamanı.

    YanıtlaSil