31 Mayıs 2019 Cuma

Yokluğa Terk Ettiklerimiz

Geçen yaz birlikte aynı okulda görev yaptığımız eski bir öğretmenim telefonla aradı. Kendisine ismiyle hitap edince "Numaramı silmemişsin" dedi. Niçin sileyim dedim. "Ne bileyim? Silmişsindir diye düşünmüştüm. “Evine yakın bir yerdeyim. Müsaitsen bir çay içelim" dedi. Kalkıp yanına vardım. Birlikte birkaç bardak çay içtik. Ne yapıyorsun, nerelerdesin, ne yiyip ne içersin dedim. “Malum KHK ile ihraç edilenlerdenim. Bir yıl boyunca iş aradım. Bu şehirde iş bulamadım. Eskişehir'de iş buldum. Eşim merkezde bir okulda görev yapıyor, bense günlük 150 km gidiyor, bir o kadar da geliyorum" dedi. Hakkında dava açıldı mı, durumun ne dedim. Mahkeme takipsizlik verdi ama MEB başlatmadı, dedi. Özel okulda aldığın ücret yeterli mi, geçinebiliyor musun dedim. Şükür! Zorlansam da geçiniyorum. Rızkı veren Allah dedi. Biraz daha lafladıktan sonra vedalaşıp ayrıldık.
*
Bugün haftalık sebze ihtiyacımı karşılamak için muhitime yakın bir başka semt pazarına gittim. İftar öncesi hızlı bir şekilde alışverişimi yapmak için sergilere göz atarken "Abi, selamün aleyküm. Nasılsın" diye ismimle seslendi. Başımı kaldırıp baktığımda KHK ile ihraç edilen eski bir okul müdürüydü bana seslenen. Üç yıldır görmemiştim kendisini. Ayaküstü lafladık biraz. Geri dönmedin mi soruma hayır cevabı aldım. Ne iş yapıyorsun dedim. Sanayide çalışıyorum dedi. Ne işi dedim. "İş güvenliği belgem vardı. Onun üzerine bir işte çalışıyorum. Er-rizku ale'llah, rızık Allah'tandır. Derdim haksızlık" dedi. Rızık, eyvallah dedim. Vedalaşıp ayrıldık.
*
İkisinin durumuna da üzüldüm. İlk anlattığım öğretmenle en son üyesi olduğu Eğitim Bir sendikasından istifa edip Aktif Sen sendikasına geçtiğini duyduğum zaman kendisini telefonla arayıp ne işin var o sendikada? Yanlış yapmışsın demiştim. Tabii ne fayda? İkinci anlattığım okul müdürüyle okullarımız yakın olması hasebiyle zaman zaman toplu ulaşım araçlarında karşılaşır, laflardık. O da Aktif Sen üyesiydi. Bazı zamanlarda söz döner dolaşır Paralel yapıya gelirdi. Yapıyı savunurdu. Ben de kendisine savunduğunun yanlış olduğunu söylerdim.

15 Temmuz'dan sonra aynı durumda olan birçok kişi gibi bu ikisi de görevden el çektirildi. Tüm uyarılara rağmen sinsi yapı ile bağlarını koparmamalarından dolayı çok masum sayılmazlar. Elbette bir bedel ödemeleri gerekiyordu. Ama bu bedel görevden atılma ve ekmeğiyle oynamak olmamalıydı. Çünkü ekmeğiyle oynamak ve bunu uzatmak maalesef kişileri terbiye etmez. Hazırında devlete düşman eder ve bunların çocukları da devlete karşı düşman yetişecekler diye düşünüyorum.

Burada yapı ile zamanında bağını koparmayanları savunacak değilim. Güvenliğini emniyete almak için devlet elbette tedbirini alacak ve bunlara karşı bir rezerv koyacaktır. Ama bunun cezası kapı dışarı etmek olmamalıydı. Pekala bu tip kişileri pasif göreve atayarak ekmeğini kesmeden gözetim altında tutabilirdi. Bunlara stratejik öneme sahip ve güvenliği tehlikeye atacak yerlerde görev verilmeyebilirdi. Çünkü görevden alınan bu kişiler içimizde yaşamaya devam ediyorlar. Bunları kamudan atmakla iş bitmiyor. Bizim bu durumumuz evimizin pisliğini kapı önüne atmaya benzer. Kapının önünü temizlemez isek dışarıdaki pislik her halükarda evin içine geri gelecektir.

Hasılı darbenin içinde aktif olarak görev almamış kişilerle ilgili devletin farklı bir adım atmasında fayda var. Bu adım toplumsal barışa katkı sağlayacaktır. Çünkü bu ülkenin buna her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder