2010
yılında yeni görev yerime atandığımı duyan yardımcım; kimdir, necidir, nasıl
biridir, ben kiminle çalışacağım, gelecek kişi ile uyumlu çalışabilir miyim
diye daha önceki çalıştığım ilçede görev yapan tanıdığı birine beni sormuş.
"Ha şu çok konuşan mı" demiş kendisine sorulan kişi benimle ilgili.
Yani geveze imişim. Madem söz benden açıldı. Beraber irdeleyelim. Geveze olup
olmadığıma birlikte karar verelim.
Bana
sorarsanız çok konuşan biriyim ama geveze olduğumu bugüne kadar hiç kabul
etmedim. Bu konuda haklı olduğumu, bana yapılan bu ithamın düpedüz bir iftira
olduğunu düşünüyorum. En azından böyle olmadığıma kendimi inandırmaya
çalışıyorum. Kendimi inandırabildim mi? Halen değil ama ikna konusunda pes
etmiş değilim.
*Sessizliği
sevmem. Nerede bir sessizlik görsem dalarım.
*Konuşanı
sevmem. Varsa yoksa ben konuşacağım.
*Konuşulan
konu hoşuma gitmezse araya girer, gündemi kendim oluştururum. Hiçbir şey yapamasam
pişmiş aşa su katar, konuyu sulandırırım.
*Bir
konuda yeterli donanıma sahip miyim demem. Her konuda fikrimi söylerim.
Konuşacak sözüm bitse bile sözü kimseye vermem. Dediğimi bozuk plak gibi döner
döner, bir daha söylerim.
*Konuşurken
biri üzülecek mi, kırılacak mı demem, sözümü tartmadan salarım ortaya. Sözlerim
bazen cuk diye oturur, tasvip görür; bazen de pot olarak bana döner, pişmanlık
duyarım.
*Başka
konuşanları yeterince ciddi dinlemem.
*Her
lafa, her kişiye cevap veririm.
*Yaptıklarından
dolayı insanları eleştirmeye bayılırım.
*Şu
konuda susayım demem, her konuda fikrimi söylerim. Kendi fikrimden başka
fikirleri kolay kolay benimsemem. Varsa yoksa benim fikrim, en iyi
fikirdir.
*Konuşurken
yorulmam. Konuştukça açılırım, yeter ki bir dinleyen olsun. Tek üzüntüm uykuda
iken konuşamamak. Her uykumu kayıp saatlerim olarak değerlendiririm. Bundan
dolayı uykusuzluk ilacı bulsam gözümü kırpmadan içeceğim.
*Satranç
oynamayı severim. İyi de oynarım. Kolay kolay yenilmem. Yenilirsem bu yenilgiyi
belli etmesem de kolay kolay hazmedemem. Bir sessizlik ve bir seviye oyunu
olmasına rağmen satranç oynarken bile konuşurum. Geçmişte benimle sürekli
satranç oynayan ve yenilmeye doyamayan biri, ben ayrıldıktan sonra arkamdan
"Ben aslında bunu yenerim. Bakmayın siz yenildiğime. Ben bunun oyununa
değil, çenesine yeniliyorum" dermiş. Ben daha sonra bunu başkasından
duyar, gülerdim.
*Geçmişi
çok tekrarlar, kıyaslarım. Konuşmamın aralarında bol bol örneklendirme yaparım.
Bazen verdiğim örneklerden sözü nereye getireceğimi unutur ama pes etmez, yine
konuşmaya devam ederim.
*Konuşmalarımda
kinaye, hiciv, telmih, mizah eksik olmaz. Kırar incitirim. Yalnız kalınca
kırdım, bir daha yapmayayım desem de kalabalığı görünce yine döktürmeye devam
ederim.
Bu
yazımda hep kendimden bahsederek biraz bencil davrandım ama işte ben böyle
biriyim. Şimdi sorarım size: Ben geveze biri miyim diye. Cevabınız evet ise
size teessüf eder, alınır ve kırılırım. Kırılınca kırar dökerim. Yok fazla
konuşmuyorsun derseniz aklın yolu birdir. Ben de aynı kanaatteyim. Şimdi size
başka bir soru sorayım: Benim gibi çok konuşan başka biri var mı? Var, olmaz mı
diyorsanız benim tek eksiğim mikrofonsuz ve ekransız olmaktır herhalde.
Allah
az konuşanlardan ve konuştuğunu ölçüp tartanlardan eylesin. Söz gümüş ise sükut
altındır sözünü prensip edinenlerden ve taş yerinde ağırdır sözü gereği ağır
olmayı tercih edenlerden kılsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder