26 Mayıs 2019 Pazar

Sapıklık Sakın Beynimizde Olmasın!

Bir ara tekfircilik yaygındı bu toplumda. En ufak dini bir söylemde ve bir uygulamada insanlara kafir oldun denirdi. Şimdilerde bu tekfircilik biraz sümen altı edildi. İyi ki edildi. Bunun yerine sapık denmeye başlandı. 

Sapık derken cinsi sapıktan bahsetmiyorum. Dini veya herhangi bir konuda genel kabul görmemiş aykırı bir görüş ortaya konduğu zaman bu görüşün sahibine deniyor. Genelde dini konularda insanlara sapık demek daha yaygın. 

İsterseniz önce sapık ne demekmiş, bu kelimeye TDK'dan bir bakalım: "Tavır ve davranışları doğanın gösterdiği yoldan veya geleneklerden, törelerden ayrılan (kimse), gayritabii, anormal." İkinci anlamı da "delice davranışları olan, meczup" demekmiş.

Bu tanıma göre aykırı fikir veya görüş öne süren bir kimse gelenek ve töreden ayrıldığına göre toplum nazarında, en azından bir kesim nezdinde sapık oluyor. Bu tanımı baz alırsak bu tip kişilere sapık denmesi doğru -gibi- görünüyor. Çünkü tanıma uygun. Fakat bu kişilere farklı görüşlerinden dolayı sapık demeyi ben uygun bulmuyorum. Zira her gelenek ve töre her zaman bir doğruda birleşmez. Nitekim Kur'an, atalarının yolunu takip ettiğini söyleyen kişileri "Ya atalarınız hiçbir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kişiler idiyseler" diyerek körü körüne bağlılığı eleştirmektedir. Burada Kur'an, bu uyarıyı müşrikler için yapıyor denebilir. Eyvallah öyledir. Ama bizi de bağladığını düşünüyorum. Ki her örf, adet ve geleneklerimiz çoğu zaman bizi doğru yola götürmüyor.

Teknoloji ile birlikte insanın yaşam tarzı ve olaylara bakışı da değişmekte, dün ihtiyaç olmayan bazı şeyler bugün ihtiyaç haline gelebilmektedir. Bu, kaçınılmazdır. Bu değişimin önünde kimse duramadığı gibi örf ve adetler de duramaz. Haliyle bir konuda dünden farklı bir şekilde düşünmek de mümkündür. Her anımız, dünü tekrarlamaktan ibaret olacaksa bu, kendi kendimizi tekrarlamak, geçmişi taklit etmek demek olur ki medeniyete dair yeni bir sözümüz olmaz. Medeniyet iddiamız devam etmez. Bu yüzden teknolojide olduğu gibi dini hayata dair özden sapmadan yeni bir şeyler söylemek gerekiyor. Söylenen yeni şeyler makul olduğu gibi kabulü mümkün de olmayabilir. Bu fikir ve görüşlerin kabul görüp görmediğini kamuoyu belirler. Görüş isabetli değilse taraftar bulamaz, bir müddet sonra unutulur gider. Durum bu iken toplumda kimse yekdiğerine baskı ve şiddet uygulamadan görüşlerini rahatça serdedebilmelidir. Bir fikir, halk arasında veya uzmanları nezdinde tartışılabilmelidir. Bu tür yansız tartışmalardan hakikat güneşi ortaya çıkar. Şayet böyle yapılmaz, görüş sahibi kınanır ve sapık ilan edilirse basiret bağlanması ortaya çıkar, ön yargı hakim olur. Kısır çekişme alır, başını gider. Görüş sahibi savunmada kalır. Ya sürekli savunmada kalır ya da bir müddet sonra saldırıya geçer. Bu durum toplumu böler, sağlıklı bir toplum ortaya çıkarmaz. Toplum da gelişmez. 

Hülasa aykırı görüşe verilecek en güzel cevap reddiyedir. Belden aşağı vurmak, hele sapık ilan etmek değildir. Unutmayalım ki her aykırı görüş sapıklık değildir. Her farklı görüşü sapıklık olarak görmek sağlıklı bir psikoloji değildir. Sırtını geleneğe dayayarak her aykırı görüş sahibini sapık ilan etmek ve bu kişiyi kişilerin önüne atmak olayı kişiselleştirmedir, enaniyet kokar, menfaat kokar. Çapımızı ortaya koyar. Bu, kendi fikrine güvenmeme anlamına gelir. Unutmayalım ki toplumun benimsemediği her görüş sapık olmayabilir. Sakın, herkesi sapık ilan edenin sapıklık kendi beyninde olmasın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder