Ana içeriğe atla

Bu Dervişin Fikri Nedir?

Tilkinin yüz planı olurmuş, bunun 99'u horozu nasıl haklarım üzerineymiş. Şaşırttı mı bu plan beni? Hayır. Tilki bu. Rızkının peşinde. Bunu elde etmek için her türlü hile ve desiseyi devreye sokar. 

Günümüzde bazı insanlar vardır ki tilkiyi aratmaz. Ne iş yaptıkları, hangi koltuğu işgal ettikleri önemli değildir. Birinci öncelikleri ne ise koltuğu ona alet ederler. Bu tiplere dervişin fikri ne ise zikri de o olur denir. Mesela bir okul müdürünü düşünün. Okul müdürünün birincil önceliği ne olabilir? Herhalde okulunu eğitim ve öğretim yönünden olması gereken en iyi noktaya taşımak olmalıdır. Bunun için personeli ile iyi bir iletişim dili geliştirmesi ve öğretmeni, öğrencisi ve velisiyle iyi bir sinerji meydana getirmesidir. Öğretmeninin fotokopi işleri başta olmak üzere her türlü ihtiyacını karşılamak için çaba sarf etmelidir. 

Ama bu müdür kağıt, kırtasiye ve fotokopi işlerini para yok diye öğretmenlerinin üzerine yıkar, bunun yerine kimsenin okumadığı bir okul dergisi çıkarmak için okulun imkanlarını dergi çıkarmaya harcarsa,
Yine bu okul müdürü eğitim ve öğretimden ziyade sportif faaliyetlere özellikle futbola öncelik veriyorsa,
Yine bu okul müdürü devamsızlık yapan, okuldan kaçan, yaramazlık yapan öğrencileri ailesine haber vermiyor, mesaj göndermiyor, onlarla ilgili bir işlem yapmıyor ise...
Sorarım size bu okul müdürünün birinci önceliği eğitim ve öğretim mi yoksa ne? Herhalde vereceğiniz cevap eğitim ve öğretim bu okul müdürünün nezdinde ilk üçe girmez.

Ama böyleleri eğitim ve öğretimin başında. Nasılsa yürüyor takur tukur. Kaç öğrenci iyi bir liseye yerleşmiş, hiç öyle bir derdi olmaz. Bu tip müdürlerin başında onları denetlemekle görevli amirlerin de bu okullar daha önce neredeydi, şimdi nerede diye bir inceleme ve hesap sorma gibi dertleri olmaz. Varsa yoksa şov peşindeler. 

Sonra da bu eğitim ve öğretim niçin böyle der dururuz. Suçlu ararız durmadan. Eğitim ve öğretim birinci önceliği olmayan bu tiplerin elinde okullar iyi ayakta duruyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde