—Bir toplumda yaşayan insanlar, gruplar kesimler
birbirlerine güvenmiyor, toplumda güven ortamı kalmamış, herkes kendisini
ve sevenlerini temize çıkarıp başkasını hırsızlıkla suçluyorsa,
—İşimize gelmeyen her iş ve eylemde şaibe var diyorsak,
—Her işte bir Çapanoğlu arıyorsak,
—Kazanmak için her yolu meşru görüyorsak,
—Rakibimize çamur atma başta olmak üzere her türlü hakareti
yapabiliyor, iftira atabiliyor, üzerine algılar oluşturuyorsak,
—Her işimiz mahkemelik oluyor, mahkeme sonucundan bir kesim
memnun oluyor, diğer kesim vur abalıya mantığıyla yargıyı yerle bir edebiliyor,
yargı mensuplarını itibarsızlaştırabiliyorsak,
—Yargı mensupları verdikleri kararlarda kanunu zorlayarak
sırtını güçlüden yana dayıyor, yapılan yargılama ve verilen hüküm kamu vicdanını
rahatlatmıyor, toplumu yeniden ikiye bölüyor, tartışmayı bitirmiyor, kestiği
parmak yarayı dindirmiyor, acıtmaya devam ediyorsa...
Böyle bir toplumda adalet ve güven eksiktir. Kimse diğerine
güvenmez, mahkemeler adalet dağıtmaz. Bir toplumda adalet ve güven yoksa
yapılacak tek şey oturup ağlamaktır. Ağlamak çözüm mü? Değil elbet. Ama
bu durumda yapılacak başka bir şey yoktur. Böyle bir toplum ahlaken çöküntü
içerisindedir. Yaşayan bir ölüdür. Çünkü diğer sorunlar arkasından sökün
eder, hiçbir sorunu çözülmez. Böyle bir toplumun ne kültür ne de medeniyet
iddiası olur. Her alanda geridir. Birbiriyle çekişir durur. Düşmanı eksik
olmaz.
Böyle bir toplumun sorumlu bireyleri içtenlikle toplumdaki
adalet ve güven eksikliğini dert ediniyorsa yapacakları tek şey tarafların bir
araya gelerek sorun ve dertleri masaya yatırmaları gerekiyor. Ardından değişmez
ortak etik kuralları belirlemelidirler. Belirlenen bu kurallar kamuoyuna
açıklanmalıdır. Her bir taraf kendi kesimine bu etik kuralların önemini izah
etmelidir. Etik kurallara uymayan, aykırı hareket eden, kuralları kendi lehine
yorumlayıp kullanmaya kalkanlar girdiği her yarışta hükmen mağlup edilmelidir.
Taraflar yargı mensuplarının ayağına giderek herhangi bir çözümsüzlükte
kararlarını kanun çerçevesinde vicdanlarına göre vermelerinin önünde hiçbir
engel olmadığını, bu konuda rahat olmaları gerektiğini, kendilerine asla baskı
yapılmayacağını, baskı yapılırsa bunu kamuoyuna açıklamakla yükümlü olduklarını
ve verdikleri kararlarda başlarına herhangi bir durum ve yaptırım
gelmeyeceğini bildirmelidirler.
Aramızda güven ve adalet çizgisini oluşturmaz isek bir arpa
boyu yol almadan birbirimizle didişir dururuz. Bize bakarak büyüyen
çocuklarımıza iyi bir örnek olmadığımız gibi onlara iyi bir ülke de bırakmayız.
***23/05/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder