Ana içeriğe atla

Yanlıştı

*Mental yorgunu gerekçesiyle belediye başkanlarının istifa ettirilmesi. Bu eylemin kamuoyu nezdinde yapılması,
*Cumhur İttifakının karşısında karşı cephe olarak oluşturulan Millet İttifakına "Zillet...illet...dörtlü çete" denmesi,
*Düşüncelerine en yakın olan Saadet Partisine "Saadetçik" denerek küçümsenmesi,
*"Trenden inenler bir daha bu trene tekrar binemezler" sözünün meydanlarda sık sık tekrarlanması, 
"Eski yol arkadaşlarının küstürülmesi ve üzerlerine üzerlerine gidilmesi, nankör ve hain olarak görülmeleri, yeniden kazanma yolunun tercih edilmemesi,
*DİB Başkanı Ali Bardakoğlu'nın incitilmesi,
*Nurettin Yıldız'a meydanlarda ayar verilmesi,
*Başta Taşgetiren olmak üzere birçok yazar ve çizere yazma imkanının verilmemesi, yazdıkları gazetelerden gönderilmeleri,
*Eskisi gibi eleştiriye gelinmemesi,
*17 yıllık dönemin önceki dönemlerle kıyaslanması,
*Partide tüm yükün tek kişinin üzerine binmesi,
*Her konuşmanın hemen hemen her kanalda verilmesi, ekranlara çok çıkılması,
*Rakip partilerin küçümsenmesi,
*Halkta karşılığı olan adayların aday yapılmaması, karşılığı olmayan adayların dayatılması,
*Teşkilatların kış uykusuna yatması, rehavete kapılmaları, nasılsa bizim Tayyibimiz var deyip yeterince çalışma yapmamaları,
*Teşkilatlarda, bürokraside ve Partinin üst yönetiminde görev alanlarda kibir görüntüsü,
*Rakip adayların ciddiye alınmaması,
*Mahalli seçimlere ittifakla gidilmesi,
*Ekonomide bir sıkıntının olduğunun kabul edilmemesi, ülkede kriz yok denmesi,
*Sebze fiyatlarındaki aşırı yükselmenin Suriye'de atılan bir mermi ile kıyaslanması,
*e tanzimlerin kurulması, sebze fiyatlarını indirmeyen esnaf, işletme ve marketlerin meydanlarda fırsatçı olarak değerlendirilmesi,
*Seçim öncesi etüt ve kurs merkezlerinin kapatılacağının açıklanması,
*Ekonomideki sıkıntıya rağmen kamu harcamalarında kısıntıya gidilmemesi,
*Mağdurların sayısını artırmaktan başka bir işe yaramayan ve barış ortamını bozan mülakat sisteminde ısrar edilmesi,
*Önceki konuşmalarıyla çelişen görüşlerin dillendirilmesi,
*Kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve gerilimi yüksek siyasete devam edilmesi,
*Ağırlığını her geçen gün daha da hissettiren ekonomideki sıkıntıya çözüm bulunamaması,
*Her eleştirene, her muhalife, her aykırı sese "FETÖ ağzıyla konuşuyorsun" denmesi veya FETÖ'cülükle suçlanması,
*Parti fanatiklerinin "Herkes bize oy vermeye mecbur" havasını yayması ve bunun önüne geçilmemesi, karşı ittifaka oy verecekleri terör destekçisi olarak lanse etmesi...vs. yanlıştı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde