Birlik
ve beraberliğiniz düşman çatlatan cinstendi. Zorluk ve güçlüklere karşı sırt
sırta verip kenetlendiniz. Korku ve yıldırmalara pabuç bırakmadınız. Zirvenin
en alasını gördünüz. Bin bir mücadeleyle elde ettiğiniz makamları kimsenin
yapamayacağı şekilde birbirinize sunarak fedakarlığın ve dostluğun en güzel
örneklerini verdiniz. Aldığınız emaneti emin adımlarla götürürken zirve sizi,
siz de zirveyi sevdiniz.
İş
böyle devam ederken Çin işkencesi gibi teker teker birbirinizden ayrılmaya
başladınız. Sebep ne? İktidarı kaybetseniz ya da bir kazaya uğrasanız; öküz
öldü, ortaklık bitti. Eh olabilir, nimet bitince kimse külfete ortak olmaz
diyeceğim. Öyle bir şey de yok. Hala zirvedesiniz. O halde mesele ne? Makam ve
mevkileri mi paylaşamadınız? Sanmam. Çünkü kimsenin vazgeçemeyeceği makamları
birbirinize altın tepsi içinde sundunuz. Düşünceleriniz mi farklılaştı? Yok
öyle bir şey. Hala aynı düşünce yapısına sahipsiniz. Birbirinizin mahremine el
uzatıp kanlı bıçaklı mı oldunuz. Yine yok böyle bir şey. Önünüze mikrofon
uzatılsa aramızda sorun yok diyorsunuz. Madem sorun yok. Niçin bir araya
gelmiyorsunuz? Niye kaçıyorsunuz birbirinizden? Bu kaçış niye, nereye kadar? Kendinize
öz güveniniz mi yok? Söyleyecek sözünüz mü kalmadı? Birbirinize kapılarınız mı
kapalı, bakacak yüzünüz mü yok?
Bir
sorun olduğu belli gayri. O zaman niçin bir araya gelip sorunlarınızı masaya
yatırmıyorsunuz? Birbirinizden kaçışınız suçluluk psikolojisi mi? Bir araya
gelip oturamıyorsanız niçin basın yoluyla birbirinize laf dokunduruyorsunuz?
Yok mu sizi bir araya getirecek, sizi barıştıracak sizin dostlarınız? Hepsini bitirdiniz
mi? Haydi yok diyelim. Niçin sizi tutan kalemşorlarınıza bir şey
söylemiyorsunuz? Çünkü onlar sizin aranızı daha da açıyor. Onlar benim
kardeşim, kardeşlik hukukumuza laf söyletmem demiyorsunuz? Sizde geçmişin hatırına
ahde vefa da mı yok?
Benim
anladığım kadarıyla sizin aranızdaki anlaşmazlığın sebebi yönetim
anlayışınızdaki farklılığınızdan kaynaklanıyor. Biriniz cumhurbaşkanlığı
sistemini isterken öbürleriniz parlamenter sisteminden yanasınız. Biriniz tüm
yetkiler bende olacak derken öbürünüz yetki, sorumluluk paylaşılsın
istiyorsunuz. Sorun bu ise oturup konuşacaktınız. Ama siz ne yaptınız
konuşmadınız. Birbirinize eyvallah demediniz. Filistin-İsrail bile zaman zaman
bir araya gelebiliyor iken siz birbirinizden kaçtınız. Kaçtıkça sorununuz
azalmıyor; kırgınlıklar, küskünlükler, incinmişlikler artıyor. Bu da ülkeye
yansıyor. Camiayı üzüyor. Artık birbirinize saygı da duymuyorsunuz. Kusura
bakmayın ama aralarındaki sorunu konuşarak çözemeyen kardeşler Türkiye'nin
sorunlarını çözemezler.
Size
ne yapmak lazım biliyor musunuz? Sizin hepinizi bir araya getirip haydi eteğinizdeki
taşları dökün denecek. Sorunu çözmeye yanaşmıyor musunuz ya da anlaşamadınız mı?
O zaman yapılacak tek şey var: Eşeği suya göndermek hem de uzak bir yere. Ondan
sonra eline sopayı alacaksın ve eşek sudan gelinceye kadar döveceksin. Dayak
acıttı "anam" mı dediniz? Anan ya diyeceksin ve vurmaya devam
edeceksin, hem de bıkmadan, usanmadan ve acımadan. (Bu arada dayağa ve şiddete
karşıyım ama beni buna mecbur ettiniz.)
Dayak harici öğütlerine katılıyorum. Keşke senin sözünü dinlemeler. Tabiki sadece senin hepimizin derdi sıkıntısı aynı. Hepimiz adına sen söylemişsin. Allah razı olsun. Bir de tutulsa daha iyi olacak. Kendi aralarında büyük bir problemin olacağına bende inanmıyorum. Cevizin kabuğunu doldurmaz. Yeni parti kuramları da gördük. Ne oldu. Hiç. O kadar ortak payda varken bu ayrılık gayrılık da neyin nesi? Gelin ensar ve muhacir gibi olun. Birbirinize kenetlenin. Seçmenlerinizde bir güzel rahatlasınlar değil mi? Ne kadar güzel olur.
YanıtlaSil"Her ne kadar şiddet günümüzde çok da uygulanmasa da bu söz bir ikaz ve gözdağı için söylenmektedir. Nasihat ile yola gelmeyeni azarlamalı, azardan anlamayanı da güzelce bir dövmeli..."Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir." Bu arada şiddete ben de karşıyım Sayın Hocam.
YanıtlaSil