Ana içeriğe atla

Türkiye İttifakı mı Dediniz? ***


Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmemizin ardından 24 Haziran 2018 tarihinde erkene alarak yaptığımız cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinde Türkiye, ilk defa Cumhur ve Millet İttifakları ile tanıştı. Ardından 9 ay sonra yapılan mahalli idareler seçimlerinde resmen olmasa da partilerimiz il-ilçe ve büyükşehirler bazında yine ittifak yaparak seçimlere girdiler. Görünen o ki bundan sonra seçimlerde ittifak sözünü çok duyacağız. Partiler bir sonraki seçimlerde aynı ittifaklarla mı seçimlere giderler, ittifaklar bozulur mu, yeni ittifaklar kurulur mu, bugün karşı ittifakta yer alan partiler yarın aynı ittifakta yer alırlar mı, bunu da zaman gösterecek.

31 Mart seçimlerinden sonra ülkenin gündemine şimdi "Türkiye İttifakı" düştü. Bu ittifakı ilk defa Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan dillendirdi. Ne demek istediğini anlamadan eyvah dedim. Endişem ittifak kelimesine tabii ki… Çünkü TDK'ya göre ittifak: "anlaşma, uyuşma, bağlaşma...oy birliği...birlikte hareket etmek üzere anlaşma...birleşme" anlamlarına geliyor.

İyi, güzel, ne var bunda diyebilirsiniz? "Türkiye ittifakı" güzel ve kulağa hoş geliyor ama ittifakın doğasında, anlaşamadıkları takdirde sen yoluna, ben yoluma deyip çekip gitme vardır. Nitekim dünyada kurulan ittifaklar bir müddet sonra yerini ayrılığa bırakmıştır. Konuya bir de bizde kurulan ittifaklara bakalım. 24 Haziran 2018 seçimlerinde kurulan Cumhur İttifakının iki partisi, halen birlikteliklerini devam ettiriyor. Resmiyette ittifak yapmasa da 24 Haziran seçimlerine AK Parti listelerinde yer alarak ittifaka destek veren BBP, 31 Mart seçimlerinde birçok yerde seçimlere kendi parti amblemiyle girdi. Yine Millet İttifakı olarak 24 Haziran seçimlerine CHP, İYİ Parti ve SP birlikte girmişlerdi. 31 Mart'ta SP, ittifakın içinde yer almadı. İYİ Parti, 24 Haziran seçimlerinden sonra ittifakın bozulduğunu ifade etmişti. Sonra tekrar ittifak yaptılar. Demem odur ki ittifakların doğasında bozulma, anlaşamama ve ayrılma vardır. Bir an için partilerimiz bir araya gelerek Türkiye ittifakı kurdular. Bu, güzel ama bir gün biz anlaşamıyoruz, ayrılacağız derlerse ne olacak? 

Türkiye ittifakı ile ne kastettiğini soranlara Sayın Erdoğan "Türkiye ittifakı da Cumhur İttifakı'nın farklı bir versiyonudur. Biz şu anda 82 milyonu farklı farklı şeylere ayırarak konuşamayız. 82 milyonu biz bir ittifak içerisinde 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' olarak topluyoruz. Kastımız da budur." açıklamasını yaptı. Sanırım Erdoğan Türkiye ittifakı derken Türkiye'nin birliğini kastediyor. Eğer böyle ise eyvallah derim. Zaten olması gereken de budur. Çünkü bugün her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. Ülkenin huzur ve dirliği için bu durum aciliyet arz ediyor. Bunun için Türkiye ittifakının söz bazında kalmayıp içini doldurarak işe başlanmasında fayda vardır. Her konuda yüzde yüz birlikteliğimiz olmaz ama en azından asgari müştereklerde buluşabiliriz:
*Kucaklayıcı bir dil,
*Kendimiz için istediğimizi bizim gibi düşünmeyenler için de istemek. (veya tersi)
*Kıvanç ve tasada birliktelik,
*Teröre karşı tek vücut,
*Farklı fikirlere tahammül, eleştiriye açık olmak.
*Farklı fikir ve görüşte olanların aralarında diyalog ve iletişimi kesmemeleri,
*Kimse kimsenin hayat tarzına müdahalede bulunmaması,
*Birbirimize güven vermek gibi
Bir ve beraber olmak için yeter ki iyi niyetle ilk adımı atalım. Arkası gelir inşallah!

***27/04/2019 tarihinde Pusula haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde