Ana içeriğe atla

Sınavlarda Kopya ile İmtihanımız

Ne zaman bir kopya meselesi konuşulsa kopyanın bir hırsızlık olduğu söylense hemen biri "Siz hiç hayatınızda kopya çekmediniz mi" diye sorar. Bazıları "Çok çektim" der hatta ballandıra ballandıra hangi dersten nasıl çektiğini anlatır. Aslında geçmişte kopya çekenlerin daha sonradan bunu anlatmasını çok tasvip etmiyorum. Çünkü "Zulme uğramış kimse dışında kişinin yaptığı kötülüğü açıklamasını Allah sevmez" buyurur Allah. En doğrusu yapılan kötülüğün ve çekilen kopyanın insanın içinde kalması, hatta tevbe edilmesidir.

Acizane kopya konusunda hassasım. Notum bol olmasına rağmen sınavlarda kopya çekilmemesi konusunda azami gayret gösteririm. Bana hiç kopya çekmediniz mi öğrencilik hayatında derseniz kopya çekmedim. İster inanın, ister inanmayın. Kopya çekmemem çok dürüst olduğumdan değil: Ya çalıştığım için gerek görmedim ya kopya hazırladım, sınavda ihtiyaç hissetmedim ya beceremedim ya da korktum. Sebep ne olursa olsun iyi ki çekmemişim. Kendim kopyaya yeltenmemekle beraber yanımda, önümde veya arkamda oturup da yardım isteyenlere kah söyledim kah kağıdımı gösterdim kah onun sorusunu kağıdımın boş yerine yazarak kopya çekmesine yardım ve yataklık ettim. Aslında bu da bir nevi kopyadır. Bu bir itiraftır. Allah affetsin. 

Kopya konusunda şimdiki düşünceye öğrenciliğimde sahip olsaydım, başkasına da yardım etmezdim. Çünkü kopya göründüğü kadar masum değildir. Maddi hırsızlıktan daha tehlikeli bir hırsızlıktır. Çünkü ekmek çalan biri aç kaldığı için ekmek çalmak zorunda kalmış olabilir. Açlıktan ölecek değil ya. Ama kopya böyle değildir. Kopya çekmediği zaman bir öğrenci ölmez. En kötü ihtimalle sınıf tekrarına kalır. Bu da dünyanın sonu değildir. Kopyanın içinde kul hakkı vardır, haksız rekabet vardır, yalan söyleme vardır, insanın zaafından faydalanma vardır, gözetmenin gözünün içine baka baka onu ayakta uyutma vardır. Var oğlu var anlayacağınız.

Öğrenciliğim kopyasız geçtikten sonra öğretmenliğimde de kopya konusunda hep hassas oldum. Sınavdan önce kopyanın vebal olduğu üzerine bir ders saatimi ayırıp öğrencilerimden kopyaya yeltenmemeleri gerektiğini işledim. Onlara "Oldukları her bir sınavda aslında iki sınav olduklarını; bunun birinin derslerde yaptığımız sınav, diğeri ise dürüstlük sınavı. Sınıf tekrarına kalmayacağınız bir sınavdan geçer not veya yüksek not almak için dürüstlüğünüzden  ödün vermeyin. Bu sınavın telafisi var. Bunda düşük alır, diğerinde yükseltirsiniz. Ama dürüstlük sınavını kaybetmemeniz gerekir. Önemli olan da ahiret sınavını kazanmanız. Size cenneti şu olduğumuz sınav değil, dürüstlüğünüz kazandıracaktır..." derdim. 

Sınavlarda çok hassas olmama rağmen öğrencilerimden kopya çeken olmuş mudur? Olmuştur mutlaka. Çünkü benim iki gözüm var. Aynı anda birkaç öğrenciyi görebilirim. Çekmek isteyen çekebilir. Çünkü sınıfta onlarca öğrenci vardır. Bir tarafa bakarken diğer taraftan kopya çeken olabilir.

Allah hepimize kopyasız dersler geçmeyi, okulları bitirmeyi nasip etsin. Çünkü dürüstlüğümüz için işe buradan başlamak lazım. Belki de kopya, dürüstlüğümüzden verdiğimiz ilk tavizdir. Bir konuda taviz verilmişse arkası maalesef geliyor.

Ne diyelim? Kopyasız günler hepimize...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde