Ana içeriğe atla

Savrulduk, Hem de Ne Savrulma! (2)


91 seçimlerinde ittifakla da olsa aşılamayan barajı delip geçtik. Engelleri aşmış, baraj sorunumuz yoktu artık. Kim tutardı bizi. Gümbür gümbür geliyorduk. Nitekim partimiz önce 94 seçimlerinde yerelde, 96 seçimlerinde de genelde birinci geldi. Seçimi kazanmıştık ama saralı gibi görüyordu o günün partileri bizi. Kimse bizimle hükümet ortağı olmak istemiyordu. Sonunda güç-bela da olsa hükümeti kurma görevi verildi ve DYP ile hükümet kuruldu. Dünün “gerici, yobaz ve mürteci” kabul edilen kişi, ülkenin başbakanı olmuştu. Şer cephesi durmadı. Ürettiği asparagas haberlerle işi 28 Şubat sürecine taşıdı ve partiye “irticanın odağı olma” gerekçesiyle kapatma davası açıldı ve parti kapatıldı. Yerine hilalin içinde kalp amblemli bir başka parti kuruldu. Bu partinin de ömrü uzun olmadı. Yine “irticanın odağı” gerekçesiyle kapatıldı. Yerine amblemi yine hilal ve içinde 5 yıldızın olduğu bir parti kuruldu. Parti kurulmuştu ama koca parti içinde “yenilikçiler” ve “gelenekçiler” diye ikiye bölündü.

2002 yılına gelindiğinde yapılan genel seçimde seçmen eskileri baraj altında bırakarak yenilikçi hareketi tek başına iktidara taşıdı. Her ne kadar bu parti “Milli görüş gömleğini çıkardım” dese de halk ve devlet gözünde bu hareket milli görüşün devamıydı. Çünkü partinin üst beyin tabakası milli görüş mutfağında yetişmişti.

Yıl 2019. Ülkeyi hala milli görüş geleneğinden gelen zihniyet yönetiyor. Zirveden inmek bilmiyor. Her seçimde en yakın rakiplerine iki katı fark atıyor. Çünkü 2002’den bu yana bu ülkeye yapmadığı hizmet kalmadı. Hizmeti gören vatandaş ardı arkasına iktidara taşıdı.

2002-2019 döneminde mütedeyyin insanların MNP, MSP, RP ve FP dönemlerinde olmasını istediği başta başörtüsü olmak üzere katsayı gibi mağduriyetlerin hepsi giderildi. Okullarda okuyan kız öğrencilere ve kamuda çalışan kadınlara başörtüsü serbestliği getirildi. Yıllardır yumuşak karnımız olan bu sorun tereyağından kıl çeker gibi çözüldü. Mütedeyyin insanların okumuşları bürokrasiye yerleştirildi. Yıllardır milli görüş zihniyetiyle mücadele eden kurumların köşe başlarını tutmuş eski zihniyet mensuplarına yol verildi. Eski zihniyetle mücadele ederken kendisi de iktidarda iken “irticanın odağı” gerekçesiyle kapatılmaktan paçayı zor kurtardı. Mücadele ede ede yapılan hizmetler yıllardır ezilmiş, incinmiş, tu kaka yapılmış, mağdur edilmiş mütedeyyin insanları sevindirmekle kalmadı, göğüslerini de kabarttı. Ekonomik krizle boğuşan, sürekli likidite sıkıntısı çeken ülkede ekonomik krizler de geride kalmıştı. Hasılı üyesi olarak yer almadığım ama gönülden ve oy vererek destek olduğum partim; geçmişte sıkıntı çektiğim, adam yerine konmadığım, dışlandığım tüm ortamları izale ettiği gibi benim zihniyetimde olanları da devletin tepesine taşıdı.

2002’den bu yana oylarını her seçimde artırarak gelen partim, mütedeyyin insanların dışında da diğer birçok kesimi kazanmayı bildi. 07 Haziran 2015 genel seçimlerinde ilk oy düşüklüğünü yaşadı, tek başına hükümet kuramadı. Çünkü dün her şeyiyle destek olan halkın bir kısmı desteğini çekmişti. Hükümet kurulamayınca yenilenen seçimde halk yeniden partinin etrafında kenetlendi. 24 Haziran 2018’de yapılan genel seçimlerde oylar yine düşmesine rağmen Cumhur ittifakı sayesinde Mecliste çoğunluk elde edilebildi. (Devam edecek)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde