17 Şubat 2019 Pazar

Savrulduk, Hem de Ne Savrulma! (1)

Öğrencilik ve iş hayatımda siyasetin içinde olmadım. Çok uzağında da durmadım. Zaten bu ülkede yaşayıp da siyasetten uzak durmak mümkün mü? Savunduğum, miting ve salon toplantılarına katıldığım siyasi görüşümü destekleyen partiye sandık zamanı giderek oyumu verdim. İçinde bulunduğum siyasi görüşün bir gün iktidar olmasını hem destekledim hem de savundum. Çünkü çözüm bizdeydi. Ekonomiye neşter vuracak, ehliyet ve liyakati tesis edecek, haksızlıkları giderecek bilgi ve birikim benim savunduğum siyasi görüşte vardı. Üstelik biz siyaseti ilayı kelimetullah uğruna yapıyorduk. Siyaset, demokrasi, sandık ve seçimler bizi amaca götüren birer araçtı. Erdem ve fazilet yarışıydı bizim mücadelemiz. 

Mücadelemiz için partide görev üstlenenler köy, kent, kasaba her yer dolaşırdı. Biz ise miting varsa koşar, attığımız sloganlardan sesimiz kısılırdı.  Bir konferans varsa dinlemek için saatler öncesinde yerimizi alırdık. Hangi ilde protesto ve destek  yürüyüşü varsa otobüslere binerek yürüyüşlere katılırdık.

Yaptığımız eylemlere büyük kalabalıklar katılmadı, bizi seyretti. Bunlar ne yapıyorlar diye baktı. Halkın bir kısmı teveccüh gösterse de nasılsa kazanamazlar dedi. Büyük çoğunluk bize vebalı gibi baktı bize. Devleti yönetenler ve gücü elinde bulunduranların gözünde biz "gerici, yobaz ve mürteci" idik.

Amblemi anahtar olan partim, 80 öncesinde kilit parti idi. (Evdeki çay bardaklarımızda  anahtar baskılı bardaklar eksik olmazdı) Onsuz hükümet kurulamazdı. 80 ihtilaliyle beraber tüm partiler gibi benim partim de kapatıldı. Partimin lideri ve arkadaşları 10 yıl siyasi yasaklı oldu.

Partileri kapatmak çözüm müydü? Değildi elbet. 80 sonrasında kurulan yeni partilerin yanında 80 öncesi dört eğilimi temsil eden partilerin hepsi değişik adlar altında kurularak siyaset arenamızda yeniden yerini aldı. 1987 yılında siyasi yasaklıların siyaset yasağının kaldırılıp kaldırılmaması halkoyuna sunuldu. Siyasi yasakların kalkmasını savunan muhalefet bloğu, kıl payı referandumu kazandı. “Hayır” bloğunu tek başına yürüten ANAP seçim kararı alarak ülkeyi aynı yıl erken genel seçime götürdü.

1987 yılında yapılan genel seçimde ilk defa oy kullanacak olan ben, hilalin içinde başağı olan partim barajı açsın diye bir oy bir oy diyerek Kayseri’den Konya’ya oy vermek için geldim. Oy verdikten sonra seçim sonuçlarını öğrenmek için TV karşısında sabahladım. Ama partim yüzde 7 oy alarak baraj altı kalmıştı. Üzülmedim mi? Üzüldüm elbet. Çünkü partim barajı aşmalıydı. Çünkü Türkiye’nin bu zihniyete ihtiyacı vardı.

1989 yılında yapılan mahalli genel seçimlerde başak, 1984 yılında kazandığı Van ve Şanlıurfa belediye başkanlıklarının üzerine Konya, Sivas ve Kahramanmaraş’ı da ekledi. İşte bu beş belediye, partiyi tanıtmada yüz akı oldu. Oturduk, kalktık bu beş belediyenin diğer belediyelere göre başarısını anlattık durduk. (Devam edecek)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder