—Seni tanıyabilir miyim?
—İsmim önemli değil, beni hakkı yenmiş bir mağdur olarak
bilsen yeterli.
—Ne mağduriyeti? Seni kim mağdur etti yoksa mağdur
edebiyatı yapanlardan mısın?
—Mağdur edebiyatı falan yapmıyorum. Ben gerçek mağdurum.
Öğretmenlik mülakatında elendim.
—Demek ki puanın yeterli gelmedi. Mağduriyeti de nereden
çıkardın?
—Efendim ben KPSS Fizik öğretmenliği sınavında 88 puanla
Türkiye birincisiyim. Ama mülakattan 54 puan alarak elendim.
—Birinci gelebilirsin. Çünkü o yazılı sınav. Test usulü
yapılıyor biliyorsun. Belki de atıp tutturdun, belki de kopya çektin.
—Ne atması ne tutması. Bilmeden hepsini tutturmak ne mümkün.
Sonra nasıl kopya çekeceğim? Sınavı biliyorsun ÖSYM yaptı. Sınava girerken
neredeyse üzerimi soyacaklardı. Bir kopya aletiyle girmem mümkün mü?
—Diyelim ki bileğinin hakkıyla sınavda birinci oldun.
Girdiğin mülakatta sorulan soruları bilememiş olmalısın ki düşük puan
vermişler. Bunun neresinde haksızlık var?
—Beyefendi! Mülakatta da sorulan tüm sorulara doğru cevap
verdim. Ama sonuç başarısız. Tercih bile yapamadım.
—Bak delikanlı! Başarının sırrı yazılıda birinci olmak
değil. Asıl olan sözlü mülakatta başarı. Diyelim ki sözlüde de tüm soruları
bildin. Başarı için bu yeterli bir kıstas mı? Biz çocuklarımızı emanet edeceğiz
size.
—Çocuklarınıza en güzel şekilde Fizik öğretirdim. Ama
olmadı.
—Delikanlı, tek başına Fizik bilmem yeterli değil,
gerekirse allameyi cihan ol. Komisyon seni yeterli görmedi demek ki...
—Efendim daha ne yapmalıyım ki?
—Komisyon bilgiyle beraber senin tipine, boyuna postuna,
diksiyonuna, kendini ifade etme yeteneğine, giyim-kuşamına ve inandırıcı olup
olmadığına bakıyor. Demek ki seni pek inandırıcı bulmamış olmalılar.
—İnandırıcı olmanın kriteri ne? Kalbimi yarıp baktılar mı?
—Senin kalbini yarıp bakmalarına gerek yok. Çünkü onlar
seni görür görmez ne olduğunu şıp demeden anlarlar.
—Nasıl anlayacaklar?
—Öyle deme! Sözlü mülakatında sana puan verenler o kadar
yetenekli olmalılar ki kendilerine komisyon üyeliği payesi verilmiştir. Beni
niye seçmezler o komisyona? Bir düşün. Adamlar tırnaklarıyla kazıyarak o görevi
hak etmiş olmalılar.
—Benim mağduriyetimi savunacağını sanıyordum. Halbuki sen
bu görüntünle haksızlık yapanları savunuyorsun.
—Seni savunmak isterdim delikanlı. Komisyon sana fazla puan
vermediğine göre seni yeterli görmedi. Demek ki bir bildikleri vardır. Vardır
bunun bir hikmeti.
—Bunun ne hikmeti olacak?
—Mesela sen ağzınla kuş tutabilir misin?
—Hayır, nasıl tutayım?
—Bak itiraf ediyorsun. Demek ki eksiksin. Sonra maharet
yazılıda birinci olmak değil. Esas önemli olan mülakattır. Esas maharetini
orada gösterecektin.
—Alt tarafı bir öğretmenlik! Sanki ülkeye cumhurbaşkanı mı
seçiyorlar?
—Öğretmenlik deyip de geçip gitme. Bu ülkede her şey
olabilirsin. Hatta tüm bunlarda mülakata da gerek yok. Ama sen öğretmen
olacaksın. Geleceğimizin teminatı çocuklarımızı size emanet edeceğiz. Güven
vermemişsin. Adamlar sana çocuklarını nasıl emanet edecekler? Bir defa sen hatayı
öğretmen olmaya karar vermekle yapmışsın. Başka meslek bulamadın mı? Şöyle mülakat
şartı olmayan bir meslek mesela…
—İşte sizden duyduğum en doğru cümle bu. Doğru. Ben hatayı
öğretmenlik okumak ve öğretmen olmaya karar vermekle yaptım.
—Bak anlaşıyoruz seninle. Hatanı itiraf etmeye başladın.
Demek ki orta yerde mağduriyet falan yok.
—Git amca işine! Benim derdim kendime yeter. Sabah sabah
moral vereceğine şu söylediklerine bak. Zaten senin gibiler yüzünden bu
mülakatlar bu derece prim yaptı.
—Ben ne yaptım delikanlı? Benimki bir durum tespiti idi.
Sana da iyilik yaramaz. Zaten doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış.
Al benden de o kadar. Bir konu bu kadar mı güzel işlenir. Tebrik ediyorum. O mağduriyetler olmazsa diğer taraftan kpss den 60 alan birisi mülakattan 95 alarak nasıl kazansın ve atansın. Sonra neymiş adalet miş. Senin daha önce de dediğin gibi gemi su aldı. Gidişat kötü. Allah sonumuzu hayırlı etsin inşallah.
YanıtlaSilAdalet ve güven bizim olmazsa olmazımızdır.Allah adaletten ayırmasın.
YanıtlaSil