Gaziantep Nizip'te görev yaparken oturduğum evi değiştirmem
gerekiyordu. Kiralık ev aramaya koyuldum. Bir yerde boş bir evin olduğunu
duydum. Bir öğretmen arkadaşla birlikte ev sahibinin ziline bastık. Kapıyı
50-55 yaşlarında bir teyze açtı.
Eve bakmak istediğimizi belirterek kendimizi tanıttık.
Teyze, evin anahtarını alarak boş daireyi en ince ayrıntısına kadar gösterdi.
Evin her bir köşesini gördükçe hayran kaldım. İçerideki oda sayısını unuttum.
Ev için hiçbir masraftan kaçınılmamış. Evi gördükten sonra teyze! Kira olarak
ne düşünüyorsunuz dedim. Söylediği rakamı da unuttum. Ama unutmadığım bir şey
var. İstenen kiranın aldığım maaştan yüksek olduğuydu. Teyze! Ben bir
öğretmenim. Tek maaşla çalışıyorum. Kira benim için yüksek ama evinizin kirası
bu fiyata değer. Çünkü eviniz çok konforlu ve kullanışlı. Bu durumda sizi
rahatsız ettik, dedim. "Önemli değil yavrum! Biliyordum
tutamayacağınızı" dedi. İyi günler diyerek evden ayrıldık.
Yolda giderken bize ev gösteren hanım teyzeyi düşündüm.
Nasıl düşünmem? Zengin, görgülü ve yaşantı bakımından toplumun üst kesiminden
olduğu hal-hareket ve konuşmasından belli olan kadın, evi tutamayacağımızı
bilmesine rağmen bir tevazu örneği göstererek bize evini gösterdi. Tevazu
sahibi diyorum. Gerçekten öyle. Eve bakmadan öğretmen olduğumu söylemiştim.
Öğretmenin aldığı maaş belli. Bize evi göstermeden "Kuzum, siz bu maaşla
bu evi nasıl tutacaksınız, bu evin kirası şu kadar. Lütfen beni
oyalamayın" diyebilirdi. Böyle deseydi kibrini göstermiş olurdu. Ama teyze
mütevazılığı seçti ve insanlığından bir şey kaybetmedi.
Günümüzde kibri yüzüne sirayet etmiş, insanlara tepeden
bakan bazı bürokrat ve makam sahiplerini görünce 92 yılında evine baktığım
mütevazı teyze gözümün önüne geldi. Gerçekten öyle koltuk sahipleri vardır ki
yanına yaklaşabilene aşk olsun. Seninle konuşursa itibarının kaybolacağı
endişesini taşıyor. Halbuki insanın itibarı konuştuğu insanlarla artmaz ve
azalmaz. Ona itibar katan mütevazı insan yönüdür. İnsan ne oldum delisi
olmamalı, ne olacağım demeli. Bir gün kendisine itibar kazandırdığını
sandığı makam, altından kayıp gittiğinde bugün kendisine taltifte bulunanlar ve
gözlerine girmeye çalıştığı insanlar kendisini görmeyeceklerdir. Bu tür makam
sahipleri unutmasınlar ki bugün kendilerine verilen koltuklar o işe çok layık
oldukları için değil, sadık oldukları için verilmiştir. Sadakatlerine devam
ettikleri müddetçe o koltuğa bağlı kalırlar. Kendilerinden daha sadık biri
bulununca o koltuklar kendilerinden alınır. Bu durum teşbihte hata olmasın,
tıpkı kapının önündeki köpeğe benzer. Köpek ev sahibine sadık olduğu ve
efendisi tarafından verilen görevi yaptığı müddetçe evin önünde bağlı kalır.
Hane sahibi daha iyi bir köpek bulunca öncekine yol verir.
Durum bu iken bir koltuk uğruna kibre, büyüklenmeye,
makamca kendisinden daha aşağıda olanlara kapıyı kapatmanın bence bir gereği
yok. Çünkü bugün kendilerine verilen koltuklar birer emanettir. Emanete ihanet
yakışmaz. O koltuklar derdi ve talebi olanlara da açık olmalıdır. Oralar gönül
eğlendirme ve egolarını tatmin etme yerleri değildir. Dikkat edin! Kibir
afettir. Tüm kazanımları yok eder. Şeytanı bitiren de budur.
* 26/04/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 26/04/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Ah o insanlar keşke bunu bilseydi. Sonra öğrenecekler ama iş işten çoktan geçmiş olacak.
YanıtlaSilKibri, onlara gerçeği göstermez Sayın Hocam. Anladıkları zaman da bunun kibirden olduğunu bilemezler. Çünkü bu tipler gerçekle yüzleşmeye yanaşmazlar.
Sil