Toplum olarak birbirimize suç isnat etmede hiç üstümüze
yoktur. En iyi yaptığımız, bir alanda ne kadar eksiklik ve kötülük varsa tüm
suçu bir kesimin üzerine yıkmaktır. Böyle yapmakla gerçeği çözme gibi bir
niyetimizin olmadığı aşikârdır. Kastımız, topu taca atarak kendimizi temize
çıkarmaktır.
Aslında bir toplum bozulmuşsa toplumun tüm bireylerinin
payı vardır bunda. Yine bir toplum düzelmişse toplumun tüm bireylerinin hakeza
payı vardır. Dejenere olmuş bir toplumda kimse temiz kalamaz. Örnek vermek
istersek, eğitim ve öğretimdeki tüm aksaklıkların faturası öğretmenlere
çıkarılır. Yine okullardaki veya toplumdaki ahlaki çöküntü ve ahlaki bozukluğun
müsebbibi olarak imamlar ve ilahiyatçılar görülür, "Efendim! Bunlar
görevini yapmıyor" denir. Bu konuda ben ne dersem boş! En iyisi meramımı
anlatacak şu masaldır. Okuyup kendimize pay çıkaralım:
"Vakti zamanında padişahın biri, ülkenin ileri gelen kâhinlerini
çağırmış. Demiş ki, “ben rüyamı kaybettim. Onu bulun. Yoksa hepinizin kellesini
alırım.”
Kâhinler korkmuş, bunun imkânsız olduğunu anlatmaya
çalışmışlar ama padişah ikna olmamış.
Şehirde bir şeyh varmış. Çevresi onun ‘evliya’ olduğuna
inanırmış. Kâhinler kapısını çalmış. “Hazret, padişahımızın bir buyruğu var.
Rüya görüyormuş ama rüyasını kaybetmiş. Eğer onu bulmazsak hepimizin kellesi
gidecek. Bize yardım et de rüyayı bulalım” demişler.
Şeyh demiş ki, “Ben bu işlerle uğraşmıyorum. Derdinize çare
bulamam.” Kâhinler ağlamış, yalvarmış. Bunun üzerine şeyh kabul etmiş. Ormanda
bir mağaraya çekilmiş. Dua etmiş, tefekkür etmiş, Allah’tan yardım istemiş.
İki gün sonra mağaraya bir yılan gelmiş. Şeyhe demiş ki,
“Allah dualarına icabet etti, beni sana gönderdi. Padişaha git de ki, rüyasında
kurt gördü. Kurt dünya malına tamah etmektir, bozulmaya delalet eder.
Ülkenizdeki halk bozulmuş. Padişah vergileri iki katına çıkarsın. Sana da 40
altın verecek. Onun yarısı senin, yarısı benim. Tamam mı?” Şeyh tamam demiş söz
vermiş.
Şeyh hemen yola koyulmuş padişahın huzuruna çıkmış:
“Padişahım rüyanızda kurt gördünüz. Kurt aç gözlülüktür. Halkınız bozulmuş,
vergileri iki katına çıkartın ki, halk aç gözlülüğün bedelini ödesin” demiş.
Padişah, “Doğru ben rüyamda kurt görmüştüm, demek anlamı
buymuş. Vergileri iki katına çıkartın, bu şeyhe de 40 altın verin” demiş.
Şeyh altınları almış evine gitmiş. Düşünmüş, bu yılan
altını ne yapacak? Gerek yok yarısını vermeye. Yılanın yanına gitmemiş.
Bir süre sonra padişah yine rüyasını kaybetmiş, şeyhi
çağırtmış. Şeyh gelen kâhinlere, “Yahu o bir kere olur, artık yapamam” demiş.
“Gelmezsen padişah buyruğuna karşı gelmiş olursun. Cezasını çekersin” demişler.
Mecbur kabul etmiş.
Şeyh utana sıkıla mağaraya gitmiş. Beş gün yalvarmış,
yakarmış. Aynı yılan yine gelmiş: “Derdini anladık. Padişaha de ki, rüyasında
tilki gördü. Bu halkın kurnazlığa ve üçkâğıtçılığa meylettiğini gösterir.
Vergileri en üst seviyeye çıkarsın ki bedelini ödesinler. Sana da iki kese
altın verecek biri senin, biri benim. Söz mü?” Şeyh yeminler edip söz vermiş.
Padişaha aynı şekilde anlatmış. Padişah, “Evet doğru ben
tilki görmüştüm. Demek anlamı buymuş. Vergileri en üst düzeye çıkartın, şeyhe
de iki kese altın verin” demiş.
Şeyh altınlarla birlikte yılanın yanına giderken, “Yav
yılan bu, altını yiyemez ki, en iyisi vermeyeyim” demiş ve evine gitmiş.
Bir vakit sonra padişah yine ferman buyurmuş. Şeyh bu kez
korkudan itiraz etmemiş. Utana, sıkıla yılanın mağarasına gitmiş. Mahcup bir
edayla yalvarmış, yakarmış. On gün sonra aynı yılan çıkagelmiş.
Sakin sakin yine anlatmış: “Padişaha de ki, rüyasında kuzu
gördü. Bu halkın düzeldiğine delalet eder. Kuzu gibi olan halkın vergilerini en
alt düzeye indirsin. Hazinesi altınla dolmuş. Sana iki katır yükü altın
verecek. Biri senin, biri benim. Söz mü?” Şeyh yeminler etmiş ve söz vermiş.
Padişahın huzuruna çıkmış.
Padişah şeyhe, “Gerçekten kuzu görmüştüm, demek anlamı
buymuş. Halkımın vergilerini en alt düzeye indirin. Şeyhe de iki katır yükü
altın verin” demiş.
Şeyh, evine gitmeden doğru yılanın mağarasına gitmiş.
“Yılan efendi, sana mahcubum. Daha önce verdiğim sözleri
tutmadım. Şimdi bu altınların hepsi senin olsun. Ama bana niye hiç kızmadın onu
anlamadım” demiş.
Yılan, “Şeyh Efendi, ben bir yılanım. Ne yapacağım altını?
Seni denedim. Şunu anladım, bir ülkede toplumun ahlakı bozulmuşsa, şeyhi de
bozuk oluyor. Toplum düzgün olunca, şeyhi de düzeliyor.”
Kıssadan hisseyi de siz çıkartın." (01/02/2019 Kemal
Öztürk Yenişafak)
*11/02/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*11/02/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder