Ana içeriğe atla

Oyuna Başlamadan Zırıldamak ***


Girdiği her seçimi kaybeden bir zihniyet var ülkemizde. Seçim kaybetmekte uzman olmaya uzman. Ama bir uzmanlık alanı daha var: Seçim sonuçlarına şaibe karıştırmak. Bu konuda seçmenine "Aslında biz seçimi kazanmıştık ama sahte oy kullanıldı...mühürsüz zarf ve oy pusulası kullanıldı...seçim sandığında bizim müşahidimiz ve görevlimiz yoktu...seçimi biz kazanmamıza rağmen sonradan değiştirildi..." mesajı vermek istiyor. Yani başarısızlığına kılıf hazırlayarak seçmeninin kızgınlığını kazanana kanalize etmeye çalışıyor. Bunu bir seçim değil, her seçim böyle yapıyor.

Adı geçen zihniyet, bu seçim işi daha sıkı tutuyor. Bu sefer işe seçim öncesinden başladı: "Sahte seçmen kaydediliyor, 165 yaşında bile seçmen kaydetmişler...Suriyelilere oy kullandıracaklar...mükerrer seçmen kaydı var...seçimin güvenilirliği yok...güvenmiyoruz" gibi.

Anadolu'da yenile yenile güreşe doymayan ve hep kaybeden ama kaybederken sesi gür çıkan, ortalığı velveleye veren kişiler için halk dilinde zırlamak kelimesi kullanılır. TDK bu kelime yerine zırıldamak kelimesini kullanmayı tercih eder ve "Sürekli bir şekilde söylenerek hoşnutsuzluğunu belirtmek...Durmadan ağlamak...Kendi kendine söylenmek" anlamlarını verir sözlüğünde. Bu zihniyetin yaptığı da bundan ibarettir. Hep itiraz, ağlama, sızlanma, şikayet, mazeret, gerekçe, savunma... Minareyi çalmış, durmadan kılıf uyduruyor maşallah!

Bu ülkede seçimlerin ne şekil yapıldığını bilmek için illa siyaset yapmak gerekmez. Oy vermek için sandığa giden seçmen olmak bile yeterli. Çünkü seçimlerin ne derece ciddi bir ortamda yapıldığını seçmen de görür, en az beş kişiden oluşan sandık başında görevli olanlar da. 

Şimdiki tartışma seçmen listeleri üzerinden yapılıyor. Yapılan tartışma ve ithamlar üzerine YSK, açıklama üstüne açıklama yapıyor. Ama yeterli görülmüyor. Çünkü bir güvensizlik hakim. Halbuki seçmen listelerine bir göz atıldığında seçim kurullarının liste hazırlamada ne kadar özen gösterdiklerini anlar. Hangi sandıkta kaç seçmen var, TC no ve adresiyle birlikte kayıtlı. Hatta bazı seçmenin karşısında "Falan sandıkta görevli olduğu için bu sandıkta oy kullanamaz" notunu bile düşmüş. Seçmen listelerinde bazen teknik hatalar olmuyor mu? Pekala olabiliyor. Mesela 165 yaşında biri seçmen listesine kaydedilmiş. Bu ülkede 165 yaşına kadar yaşayan birini bugüne kadar gördünüz mü siz? Kişinin ölümü, ailesi tarafından nüfusa bildirilmemiş, bildirilmeyince kayıtlara göre kişi hala yaşar görünür, haliyle de seçmen kütüğünde de yer alır. Sahtekarlık yapacak olan, herhalde 165 yaşında birini kütükte göstermez. Bunun yerine makul bir yaşı kütüğe kaydettirir. Bunun bariz bir hata olduğunu bilmemek için birinin aklından zoru olması veya öküz altında buzağı arayan biri olması ya da sazan gibi atlayan biri olması lazım. Niyet halis olmayınca veya kişinin kendisi nasılsa karşı tarafı öyle görüyor. Bunun açıklaması bu.

Vatandaşın tek umudu siyaset, bu şekilde ayaklar altına alınıyor. Milletin kafasına şüphe tohumları ekiliyor. Paranoyak bir hal aldı bu durum. Birbirimize, kurumlarımıza güvensizliğimiz tavan yapmış durumda. Merak ediyorum güvenmediğimiz seçime niçin giriyoruz? Haydi kurumların başını tutanlar taraflı diyelim. Bir zihniyet kendi sandık görevlisine, sandığın başındaki müşahidine de mi güvenmez? Herkesin gözü önünde yapılan bir seçim sandığında sayım-döküm ve ıslak imzalı tutanağa da güvenmiyor. İnsaf yahu! Hastalık bu. Maalesef bunun tedavisi de yok. Eğer istedikleri açık oy, gizli tasnif ise sadece böyle bir seçim sonucunu güvenli buluyorlarsa çok beklerler. Çünkü o seçimin altından çok sular aktı. 

*** 02/02/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde