Ana içeriğe atla

Mesleki ve Teknik Liseleri *


Bugün size başlıktan da anlaşılacağı üzere Mesleki ve Teknik Liselerinden bahsedeceğim. Daha doğrusu okulların içeriğinden, kalitesinden, Türkiye'nin bu okullara ihtiyacından bahsetmeyeceğim. Adı üzerinde bu okullara verilen isimleri konu edineceğim.

652 Sayılı KHK'ye göre MEB teşkilat yasasında değişikliğe gidilerek farklı genel müdürlüklere bağlı 22 çeşit meslek lisesi, Mesleki ve Teknik Genel Müdürlüğü çatısı altında birleştirildi. Bu birleştirme kararı isabetli olmuştur. Buna paralel olarak 2014-2015 öğretim yılından itibaren bu Genel Müdürlüğe bağlı meslek liselerine de Mesleki ve Teknik Lisesi adı verildi. Yani bizim daha önceleri endüstri meslek, ticaret meslek, kız meslek liseleri diye bildiğimiz tüm meslek liselerine tek isim verildi. Bugün öğrendiğime göre spor ve güzel sanatlar da bu isimlerle anılacakmış. 

22 çeşidi bulunan meslek liselerinin tek genel müdürlük çatısı altında birleştirilmesine evet, ama aynı ismin birbirinden farklı okul türlerine verilmesine ise hayır diyorum. Neden mi? Karışıklığa sebebiyet veriyor çünkü. Okul ismini görünce acaba bu mesleki ve teknik lise hangisi diyorsun. Örnek vermek gerekirse Konya'da Muhacir Pazarı ile aynı hizada yan yana üç tane lise var. Ortalarında Meram Anadolu Lisesi olan okulun Pazar tarafında eskiden beri Meram Ticaret Lisesi diye bilinen Meram Mesleki ve Teknik Lisesi, diğer tarafında ise eskiden beri Meram Endüstri Meslek Lisesi diye bilinen Konya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi var. Her ikisi de meslek lisesi olan ama bölüm ve dal bakımından çok farklı olan, her ikisi de Meram ilçesine bağlı olan bu iki okul türünü şimdilerde görünürde ayırt etmenin tek farkı, birinin başında Meram, diğerinin başında Konya olması. Ayır ayırabilirsen. Özellikle merkezi sınavlarda karıştıran karıştırana! Meram Ticaret Lisesine gidecek olan Meram Meslek Lisesine, Meram Meslek Lisesine gidecek olan da Meram Ticaret Lisesinin kapısını aşındırıyor. 2014'ten bu yana 4 yıl geçmiş, maalesef okulları karıştırma ilk günkü gibi tüm hızıyla devam ediyor. İşin garibi karıştıran üç-beş kişi değil, epey bir yekûn teşkil ediyor. Sınava girecek öğrenci de karıştırıyor, sınavda görevli öğretmenler de. Her yanlış gelene yol/okul tarifi yapılırken "Burası değil, siz eski Ticaret Lisesine veya eski Endüstri Meslek Lisesine gideceksiniz” açıklaması yapılıyor. Sınava girecek öğrenci, yanlış okulun salonuna kadar gidiyor, aynı sırada iki öğrenci çakışınca yanlış ortaya çıkıyor çoğu zaman. Ondan sonra sınav yerime yetişeceğim diye koş dur. Belki de sınav saatinde sınav yerinde olamadığı için kaç öğrenci veya öğretmen sınava alınmamıştır bugüne kadar? Bereket bu iki okul birbirine yakın. Koşmayla hallediliyor, ya bir de uzak olsaydı işte o zaman gel de çık bu işin içinden.

Okulların ismi değişeli 4 yılı geçmiş, hala karıştırılıyor. Bunda bir gariplik yok mu? Bence bal gibi var! Keşke okul isimlerini başına koyacağımız ilçe veya tek isim farkıyla aynı yapacağımıza, bu konuda birlik sağlayacağımıza bu meslek liseleri eski isimleriyle kalsaydı da esas biz bu okulların kalitesini artırsaydık, bugün bunu konuşabilseydik. Kalitesi yerlerde sürünen bu okulların isimlerini değiştirmekle elimize ne geçecek? Ne zararı vardı Meram Ticaret'in veya Meram Endüstri Meslek Lisenin adlarında? Bu değişikliğin tek faydası kafa karışıklığına sebebiyet vermesi ve bir diğer faydası da tabelacılara katkı sunması. Çünkü her isim değişikliği Tabelâ Yönetmeliğine göre eski tabelanın sökülüp yerine yeni tabelanın yazılıp asılması demektir. Bu açıdan tabela işi ile uğraşanlar bu isimlere sebebiyet verenlere her daim minnettardırlar.

Hâsılı isimlerle uğraşmayalım, isimler halkın bildiğiyle kalsın, önemli olan bu okulların içeriğiyle uğraşmamızdır. Bakanlık yetkililerinin görevi şekilden ziyade "Biz bu okulları eskisi gibi nasıl cazip hale getirebiliriz, içini nasıl doldurabiliriz" olmalıdır. İsim koymaktan maksat herkesçe tanınır olmaktır. Bugün bu okullar bu isimleriyle tanınmıyor. İsmiyle müsemma değil anlayacağınız. Olan sadece kafa karışıklığı maalesef! Bu da insanımıza ve ilgililerine eziyetten başka bir şey değildir. 

* 14/12/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde