Ne zaman bir yazımda cemaat ve tarikatlara yer versem
bazıları durumdan vazife çıkarır: Cemaat ve tarikatlar öyle değil der ve
özellikle tarikatların ne olduğunu anlatmaya çalışır. Durum yazılarımdan vazife
çıkaranların dediği gibi olsa da biz zahire göre davranır, onları öyle biliriz.
Çünkü birçok cemaat ve tarikatlarda aykırı ve farklı söze yer verilmez, tek ses
çıkar. Her şey askeriye mantığı gibi yukarıdan aşağıya emir komuta zinciri
çerçevesinde cereyan eder. Bu durum sadece cemaat ve tarikatlarda değil; vakıf,
dernek, STK'larda da üç aşağı beş yukarı böyledir. Yani hepsinde bir disiplin
vardır. O disiplinin dışına kolay kolay çıkılmaz. Bu disipline uyulmadığı
takdirde ilgili kişi en basitinden dışlanır, yok kabul edilir, o yapıyla bağı
koparılır.
Tarikat, cemaat, vakıf, dernek, ve STK'lar böyle de çok
partili hayatın vazgeçilmezi ve demokrasinin olmazsa olmazı dediğimiz partiler
nasıldır? Gördüğüm hiç farkının olmadığıdır. Yok aslında birbirinden farkları.
Çünkü partilerde bunun adı parti disiplinidir. Birinde "Vardır bir
hikmeti" mantığı çerçevesinde içine sinse de sinmese de mutlak itaat ve
bağlılık varken öbüründe bunun adı parti disiplinidir.
Parti disiplini olsun elbet. Önemli kararlarda partinin
aldığı karara uyulsun. Ama bir TV kanalına çıkmak bile parti disiplinini ihlal
kapsamına giriyor ve vekil orada kendi özgür görüşlerini açıklayamıyor,
açıkladığı takdirde "Kesin ihraç talebiyle" parti yüksek disiplin
kuruluna sevk edilebiliyor ise bu parti disiplini denen şey gelişmenin önündeki
en büyük engeldir. Bu durum devlet memuru mantığıyla aynıdır. Devlet memuru da
izin almadan basın açıklaması yapamaz, TV'ye çıkamaz. Haydi devlet memurundaki
mantığı anladık diyelim. Her türlü imkanı sunarak seçip gönderdiğimiz vekil bir
devlet memuru muamelesi görebiliyor, çalışma alanı daraltılabiliyor ve her şey
parti liderinin isteği doğrultusunda olacaksa biz ne diye vekillere bu kadar
imkan sunuyoruz? Bu görüntüyle vekil, özgür iradesiyle ne kanun teklifi
verebilir ne içine sinmediği bir hususta görüşünü açıklayabilir.
Parti disiplini denen şey tüm partilerde var ve vekillerin
üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanmakta. Bu parti disiplini dedikleri lider
sultasından başka bir şey değildir. Maalesef bu ülkenin veya tüm doğu
ülkelerinin kaderi bu olsa gerek. Bu durum partilerde böyle, cemaat ve
tarikatlarda böyle; vakıf, dernek vb. STK'larda hakeza. Baştaki yani bir
oluşumun en tepesindeki ne derse o olur. Diğerlerinin görevleri bu emre
uymaktır ve uyan kalabalık ne kadar fazla olursa boruyu öttürenin gücüne güç
katmaktır.
Sonuç olarak bir STK'da veya partide değerin belirlenen
kural ve disipline uymaktan ibarettir. Böyle hareket etmediğin takdirde değerin
sıfırlanır, gözden düşer, kapı önüne konursun. Gerisi yalandır.
*** 15/11/2018 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula Haber gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder