İnsanoğlunun rahat ve kolay bir hayat sürmek için
öncelikleri vardır. Kişiden kişiye bu öncelikler değişse de genelde insanoğlu
atım-arabam olsun, evim-barkım olsun; gezeyim tozayım, kimseye ve hiçbir şeye
muhtaçlığım olmasın, kimseye bağlı olmadan özgür bir şekilde yaşayayım,
isteklerimi zamana yaymadan bir an evvel halledeyim çabası içerisindedir.
Aslında tüm çaba ve gayret mutlu ve huzurlu bir hayat sürmek içindir.
Diyelim ki kafamıza koyduğumuz tüm isteklerimiz
gerçekleşti. Sonuç? Mutlu olabiliyor muyuz? İnsanoğlu olarak her yolu denesek
de maalesef bir türlü mutlu olamıyoruz. Olsak da geçici oluyor. Çünkü bir
müddet sonra çekip gidiyor bu mutluluk. Tıpkı yalancı bahar gibi. Tüm
isteklerimizi elde edip düze çıkınca içimizde hala bir eksiklik hissederiz.
Nasıl olur? Ne eksiğimiz kaldı ki? Her şeyimizi elde ettik. Hissettiğimiz
eksikliğin huzur ve mutluluk olduğunu nice sonra anlarız. Halbuki tüm çaba ve
gayretimiz rahata kavuşmak suretiyle huzur ve mutluluk değil miydi?
İsteklerimiz gerçekleşince bu da arkasından gelir diye düşündük hep. Ama
gelmiyor bir türlü. Çünkü mala-mülke, ata-arabaya, eve-barka, paraya-pula sahip
olmak tek başına mesut ve bahtiyar olmak için yeterli değildir. Şayet öyle
olsaydı tüm zenginlerin sürekli mutlu, huzurlu ve hiçbir dertlerinin olmaması
gerekirdi.
Bana göre tüm bunların arkasında yatan sebep
beklentilerimizdir. Bu beklentiler farklı farklı olabilir: Ayağımızı
yorganımıza uzatmadan çıtayı yüksek tutmak, imkânı olan başkalarından beklenti
içerisine girmek, isteklerimizin gerçekleşmesi için gece-gündüz kendimizi
şartlandırmak, elde etmek istediğimizle yatıp kalkmak, olmamasını dert edinmek
gibi durumlar mutsuzluğumuzu tetikleyen sebepler olabilir diye düşünüyorum.
Olanı kabullenemiyor, mevcut halimize şükredemiyor, olmayan şartlarımızı
zorluyoruz. İstek ve beklentilerimizin olması için çırpındıkça sıkıntıya
giriyor, dert sahibi oluyor, tabir yerindeyse insan kılığından çıkıyoruz.
Çalışıp kazanmak güzeldir ve olması gerekendir. Çünkü çabalamazsak bir başkasına muhtaç oluruz. Ama doğal akışı içerisinde tabiatı zorlamamak lazım. Biz çoğu zaman küpe girmeden sirke olmaya kalkıyoruz. İsteğimiz hemen olsun istiyoruz. Bunun için boyumuzdan büyük borcun altına giriyor, gerekirse kredi çekiyoruz. Kendimizi gerdikçe geriyoruz. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmadan zamana yaymadan iyi bir hesap ve kitap yapmadan kalkıştığımız borç yükünün altında eziliyoruz.
Kanaatime göre rahat ve konforlu bir hayat sürmek için yine
mutlaka hedeflerimiz olmalı. Ama bir an evvel rahat edeceğiz diye huzurumuzu
kaçırabiliriz. Önceliğimiz huzurumuz olmalı. İnsan az ile mutlu olabildiği gibi
çok ile mutlu olamayabilir. Belki de kişinin mutluluğu azdadır. Çünkü variyet
kişiyi azdırabilir ve şımartabilir de. En iyisi huzurumuzu kaçıracak yüklerin
altına girmemektir. Yoksa üç günlük dünyada hayat burnumuzdan fitil fitil
getirir.
**** 10 Kasım 2018'de haberladik.com sitesinde yayımlanmıştır.
**** 10 Kasım 2018'de haberladik.com sitesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder