Ana içeriğe atla

Enflasyonla Topyekûn Mücadele Ettim Bugün

Zaruri bir ihtiyaç olmasa da birkaç kalem ihtiyacım için bir markete uğradım. Bazı ürünlerde "Enflasyonla Topyekûn Mücadele" logosu vardı. Madem topyekûn mücadele edilecek, hiç ihtiyacım olmamasına rağmen bu mücadeleye katkım olsun diye bazı mamüllerden aldım. 

Önce esas fiyatı yazıp sonra üzerini çizmiş, altına da indirimli yeni fiyatı yazmışlar. İndirimli olsun veya olmasın tüm ürünler küsuratlı. Hiç yuvarlama yok. Herhalde ürünlerini piyasaya süren firmalar maliyet, masraf, pazarlama, nakliye, devlete gidecek vergi ve kâr marjını koyduktan sonra ortaya küsuratlı bir fiyat çıkmış. Nasıl olduysa virgülden sonraki küsuratlar hep 90, 99 şeklinde bitiyor. Zaman zaman düşünürüm son rakamı 99 etiketiyle biten üründen bir tane alıp kasaya geçmeyi. Kasiyer paraüstünü verirken bakalım bir kuruşu üste verecek mi diye. İnadına isteyeceksin. Yok derse o zaman böyle fiyat belirleme diyeceksin.

Ödemeyi yapmak için kasaya yürüdüm. Bir kızımız kasada, diğeri de poşete doldurmak için ayakta bekliyor. Kasiyer aldıklarımı okuttuktan sonra hesabı kapatmadan, 
—Bu ürün indirimli. 8.99 almak ister misin? Yarın Bu ürün 14.00 TL" dedi. 
—Nedir o dedim.
—Şu 6'lı su bardağı. 
—Evde dolu var ondan, düğünlerden gelen. Ne yapayım? Evli misiniz siz?
—Hayır, niçin sordun?
—Evlendiğinizde çokça gelir bu şekilde. Suyu doldurur doldurur içersiniz. Sanırım sizin bu sattıklarınızı bazıları alıyor. Gideceği düğüne götürüyor. 
—İyiymiş biz de götürelim.
—Zaten çoğu öyle yapıyor. Ben yandım o da yansın türünden.

Ödemeyi yapıp çıktım. Evimin ihtiyaçlarını karşılarken enflasyonla topyekûn mücadele kampanyasına katıldım. Siz de durmayın, kalkın alışveriş yapın. Başımızın belası enflasyonla mücadele sadece devletin, sadece firmaların görevi değil, sizin de göreviniz aynı zamanda. Sağ olsunlar ne de çok indirip yapmışlar. Gözlerim yaşardı doğrusu. Onlar kardan ödün verirken bizim canımızı ortaya koymamız lazım.

Bu arada size bir müjde vereyim. Üzerinde enflasyonla topyekûn  mücadele etiketi olmasa da 20 gün önce 49 liraya aldığım 9 kiloluk deterjan 46 liraya inmiş. Bu indirim bana garip gelmedi. Çünkü ben het daim fiyatlar hep zirve yapınca alırım. Benden sonra fiyatlar aşağıya bu şekilde iner. Deterjanınız bittiyse kaçırmayın derim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde