Ana içeriğe atla

Andımız Geri mi Geliyor? *


1933 yılından itibaren okullarda öğrencilerin derse girmeden önce okudukları “Andımız” 2013 yılında İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle kaldırılmıştı. Türk Eğitim Sen'in ilgili Yönetmelik maddesinin iptali hakkındaki başvurusunu 18 Ekim 2018 tarihinde görüşen Danıştay 8.Dairesi, İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin kaldırılan 12.maddesinin kaldırılmasını iptal etti.

Danıştay'ın bu kararı 5 yıl önce yürürlükten kaldırılan Andımız'ın ilkokul ve ortaokullarda yeniden okunmaya başlanacağı anlamına geliyor. Burada niyetim Andımızın kaldırılması isabetiydi/değildi değildir. Kaldırılan Andımız hakkında mahkemenin 5 yıl sonra karar vermesi. Yine bu karar demektir ki 5 nesil 5 yıl boyunca Andımızı okumaktan mahrum kalmıştır.  Bir Yönetmelik maddesinin görüşülmesi için herhalde 5 yıl beklenmez. Maalesef mahkemelerimiz “Geciken adalet adalet değildir” sözüne bir defa daha muhatap oldular ve sağ olsunlar bizi yine yanıltmadılar.

Şimdi gelelim Andımız meselesine! Nice zamandır kamuoyu oluşturmak için uğraşanlar, görünür yerlere “Milletimizin Birliği, Vatanımızın Bütünlüğü İçin Andımızı Geri İstiyoruz” afişleri asanlar Danıştay’ın bu kararına çok sevinecekler. Kazandık, başardık diyecekler. Bu karara sevinenler olduğu gibi üzülenler de olacak elbet. Özellikle öğrenciler bu karara üzülecek. Çünkü her gün içtima olacak demektir bu. Nice zamandır öğrenciler pazartesi dışında diğer günlerde sıraya girmeden direk sınıflarına geçiyordu. Erken gelen öğrenci sınıfına girdikten sonra zil ile birlikte tekrar dışarıya çıkacak. Soğuk, sıcak ve karanlık demeden Andımızı söylemek için dışarıya çıkacak. Mikrofon vasıtasıyla söylenecek Andımızdan mahalleli uykusundan uyanacak. Çünkü birçok yerde halen ikili öğretim devam ediyor. Öğretmenlerin çoğu da bu yeni durumdan pek memnun olmayacak. Çünkü daha önceden sınıflara giren öğrencileri boşaltacak ve onları sıraya alacak. 

Andımız konusu netameli bir konu. Umarım yazım yanlış anlaşılmaz. Bu konuyu ele almam Andımızın kendisine, içeriğine ve okunmasına karşı olmak değil. Okunur veya okunmaz. Mahkeme karar verdiğine göre sanırım MEB Karara uygun yeni bir düzenleme yapacak.

Andımız okunacak okunmaya. Sonuç? İçeriğindeki “...doğruyum, çalışkanım... küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir...” sözlerini 1933’den beri son beş yıla gelinceye kadar okumayanımız kalmadı. Biz bugün bu sözlerin ne kadarını özümseyip hayatımıza tatbik ettik? Çok doğru ve çalışkan olmadığımız, büyük-küçük konusundaki tavrımız, yükselme ve ileriye gitmediğimiz hepimizin malumu. 5 yıllık bir aradan sonra okumaya başladığımız zaman da yukarıda saydığımız değerlerin yerine getirilmesinde pek bir değişiklik olmayacak. Maalesef bu değerleri veremedik, veremiyoruz. Yine burada Andımızın geri gelmesi için kamuoyu oluşturmak amacıyla bastırılan afişlerde yazıldığı gibi Andımızın okunmasının “Milletimizin birliği ve vatanın bütünlüğüne” pek katkısı olmayacaktır. Andımız okunurken birlik ve bütünlüğümüz ne ise okunmayan zaman diliminde de aynı. Bu demektir ki sadece okumuş olacağız.

Burada bir öneride bulunmak istiyorum: Andımızın okunması konusunda mücadele eden, Yönetmeliğin kaldırılan 12.maddesini geri getirmek için mahkemeye müracaat eden ve afiş bastıran vatandaşlarımızı evlerine yakın okullara giderek çocuklarıyla beraber Andımızı okumalarını istiyorum. Hep birlikte sesimiz sabah sabah daha gür çıkar. Madem bir öneri getirdik. Bir öneri daha getirelim:  Eğer sakıncası yoksa 1930’larda yazılmış Andımızın içeriğinde birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek  değişiklikleri de yapalım.

* 22/10/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde