İslam dini toplumsal bir dindir. Bireysellikten öte sosyal
ilişkilere önem verir. Kişinin etrafına ışık tutmasını ister. Sılayı rahim de
bunlardan biridir. Nitekim cuma hutbelerinin sonunda okuna okuna kulağımızın
aşina olduğu, çoğumuzun ezberlediği ayet meali bize adaletli olmamızı, iyilik
yapmamızı ve akrabayı görüp gözetmemizi emrederken fuhşuyattan, kötülüklerden
ve aşırılıktan kaçınmamızı sakındırır. Görüldüğü üzere ayette üç iyi ahlaki
değeri yerine getirmemiz istenirken üç kötü hasletten kaçınmamız
istenmektedir.
Nahl 90.ayette belirtilen hasletlerin her biri ayrı bir
yazı konusu. Burada akrabayı görüp gözetme üzerinde durmak istiyorum. Akraba
dendiği zaman soy ve nesebe dayanan akrabalık var. Bir de evlilik vb. nedenlerle
sonradan oluşan akrabalık var. Birinci tür akrabalık kişinin kendi seçimi
değildir, ikincisi ise sonradan isteğe bağlı oluşan bir akrabalıktır. Her
ikisi de sılayı rahimdir.
Ayette geçen zil kurba ifadesi genel bir ifade. Kısaca
akraba ilişkileri diyebiliriz buna. Bu ilişkiler; görüp gözetme, ziyaret etme,
hal-hatır sorma, maddi ve manevi destek olma, selam verme/alma, elinden tutma,
derdini dinleme, derdine ortak olma, iyi ve kötü gününde yanında yer alma,
hediyeleşme, zekat ve sadakada ihtiyaç sahibi akrabaya öncelik verme, düğün ve
cenazesinde yer alma, her kayıt ve şartta ilişkiyi kesmeme, gönül alma,
tebessüm ve güler yüz, akrabayı olduğu gibi kabul etme, hata yaptığı zaman
kırmadan düzeltme ...vs içine girer. Bu sayılanlar akrabanın akraba üzerindeki
olmazsa olmaz haklarıdır, toplumsal bir gerçekliktir; dinin namaz, oruç
gibi bir emridir.
Namaz ve oruç gibi ibadetlerde bireysellik yani kişinin
kendini terbiye etmesi ön plana çıkarken zil kurbada toplumsal yön öne
çıkmaktadır. Namaz ve oruç kişinin Allah ile bireysel ilişkisi ise, zil kurba
kişinin toplumla ilişkisidir. Yani anne-baba, amca-dayı, teyze-hala, kuzen-kardeş;
kayın valide-kayın peder, kayın, bacanak, baldız, elti, görümce vs arasında
ilişkiyi sürdürmektir. Zira bir kişiye kimin, kimsen yok mu dendiğinde ilk akla
gelen bunlardır.
Akrabalar arasında zaman zaman istenmeyen
anlaşmazlıklar çıkar. Bu da doğaldır. Çünkü insanın olduğu yerde sorun çıkar ve
insan sorun çözmek için vardır. Yeter ki insanoğlu istesin. Bazı sorunların
çözümü, zaman her şeyin ilacı denerek zamana bırakılırken bazısı sıcağı
sıcağına halledilmesi gerekir. Küstüm, kırıldım, o bana şunu söyledi, o bana
şunu yaptı, bunu yapmadı demek suretiyle çekip gitmek, mesafe koymak, aradaki
sorunu deve yapmak, sorunu kayaya yazmak, çözmek için adım atmamak, sorunu
temcit pilavı gibi sürekli dillendirmek, akrabalık ilişkilerini önce
zayıflatır, sonra bitirir. Sorundan kaçmaktır bu. Akrabalık ilişkilerini
düzeltmek istememektir. Suçluluk psikolojisidir, kinciliktir, geçmişle
yaşamaktır, Öz güven eksikliğidir. Halbuki Allah dilimizi aranızdaki sorunları
çözesiniz diye verdi. Problemin çözümü için çaba sarf etmemek, kendi kabuğuna
çekilmek sorundan kaçmaktır, akrabalık ilişkilerine önem vermemektir. Ayette
geçen "ve îtâi- zi'l kurba" emrine muhalefet etmektir. Rabbin bu
emrine kulak tıkamaktır. Ha namaz kılmamışsın, ha oruç tutmamışsın, ha akrabayı
görüp gözetmemişsin. Bu emirler arasında fark yoktur. Hepsi önemlidir. Ama bir
önem sırası denirse akrabayı tallukat sonuçları itibariyle öne çıkar.
Eşle-dostla sevinç ve üzüntülerin paylaşılması denen
bayramlar kırgınlıkları gideren, küsleri barıştıran, geçmişe sünger çeken, yeni
tertemiz bir sayfa açan günlerimizdir. Allah'a yakınlaşmak demek olan kurban;
bizi akrabalarımıza, akrabalarımızı da bize yaklaştırmayı nasip etsin. Kurban
bayramınız mübarek olsun!
Yorumlar
Yorum Gönder