Bayram öncesi sıcağın altında alışveriş yaptım, eşyaları
alıp eve geçeceğim. Yüz metre ilerimde caddeye çıkan kapımızın önünde iki
bayandan biri "gelir misin" diye seslendi. Herhalde bir adres
soracaklar diye yanlarına doğru yaklaştım. "Buradan geçerken sizi gördüm,
biz şu yan tarafta oturuyoruz, öksüzlere bakıyorum, çorbada tuzunuz olsun"
dedi. Tanımadığım komşuma cebinden çıkarıp bir katkıda bulundum, geri dönüp
aldıklarımı evime çektim.
Komşum olduğunu söyleyen bu iki kadını tanımıyorum. Bugüne
kadar da bir göz aşinalığımız oluşmadı. Giyim-kuşamları ve konuşmalarından
dilenci izlenimi edinmedim. Doğru mu söylüyorlar yoksa yalan mı emin değilim.
Ama garipsedim bu durumu. Eğer bu iki kadın komşum ise iki sene oldu ben bu
evime taşınalı. Daha bugüne kadar evime gelip kimsin, necisin, hoş geldin komşu
demediler. Yolda karşılaşıp selamlaşmadık, bir alışverişte karşılaşıp iki kelam
etmedik. Cadde üzerinde durmuşlar ve beni çağırıyorlar, baktıkları öksüzler
için yardım istiyorlar. Haydi diyelim ki burası Konya. Yerleşmiş kuralları var.
Kişi özellikle kadın tanımadığı erkekle konuşmaz, hatta selamlaşmaz, yanında
erkeği olmadan hoş geldine gelmez. Bu düşünce ve bakış açısına eyvallah
diyelim. Tamam konuşmasın, yüzüme bakmasın. O zaman benden para istemeyecek ve
yanına da çağırmayacak. Demek ki işine geldiğinde benimle konuşacak, işine
gelmediğinde yüzüme bakmayacak. Gülünç duruma düşüyor ve çelişiyoruz böyle
yapınca.
Yeni bir dilencilik şekli mi bu acaba? Çünkü dilencileri
bugün çok mesafe katetmiş görüyoruz. Çarşıda bir şey soracakmış gibi yanına
yaklaşıyor bazıları: "Bir şey söyleyebilir miyim? Af edersiniz dilenci
değilim..." diyor. Dilenci değilim deyince maksat anlaşılıyor. Böylelerine
alıştık da mahalle arasında yanına çağırıp da "...çorbada tuzun
bulunsun" diyeni ilk defa gördüm. Daha ne tür isteme şekilleriyle
karşılaşacağız Allah uzun ömür verirse.
Komşum olduğunu söyleyen kadın yalan söylüyor iddiasında
falan değilim. Gerçekten de öksüzleri vardır, onlara bakıyordur. Allah kimseyi
başkasından isteyecek duruma düşürmesin. Kimi, kimseye muhtaç etmesin. Allah
öksüzlerin yüzüne baksın. Ama öksüzlere bu şekil bakma nereye kadar? İstersin
kimi verir, kimi vermez. Ayrıca elden gelen öğün olmaz, o da zamanında gelmez.
Bu tip öksüzler ve gerçek muhtaçların ihtiyaçlarını giderecek bir yol bulmak
lazım. Öyle bir yol olmalı ki muhtacın durumunu üstlenen istemek durumunda
kalmayacak, istenen de doğru mu söylüyor diye şüphe etmeyecek bir yol bulunmalı.
Böyle bir yöntem bulunursa istemek durumunda kalanın onuru da korunmuş
olacaktır.
İlk aklıma gelen sayısız yardım kuruluşu var. Çoğu da
yurtdışındaki ihtiyaç sahipleri üzerine yoğunlaşmış durumda. Bazı yardım
kuruluşları ülkemiz içindeki ihtiyaç sahiplerine yönlendirilemez mi? Bu konuda
bir arazi çalışması yapılamaz mı? Unutmayalım ki İslam'da yardım yakından
uzağadır. Buradaki aç ve susuzlara kol kanat germeden ülke dışını
düşünmek -teşbihte hata olmasın- camiye lazım olan mescide haram gibi bir
şey…
* 28/11/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 28/11/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder