Ana içeriğe atla

Herkes Payına Düşeni Alsın! *


Bugün size yazarının kim olduğunu bilmediğim sosyal medyada paylaşılan cuma mesajlarıyla ilgili bir yazıyı paylaşmak istiyorum:

"Çalışanının hakkını yiyip, vergi kaçıran ama cumayı kaçırmayan işveren, hayırlı cumalar!

Apartman girişine “Mülk Allah'ındır” yazıp kira iki ay gecikince kiracıyı sokağa atan sakallı hacı, sana da hayırlı cumalar!

Torpili patlatıp başkasının yerine  işe giren, beş vakit namazını kılıp internette paylaştığı cuma mesajları ile yediği kul hakkını ödeyeceğini zanneden din kardeşim, sana da hayırlı cumalar!

Dolmuşa dört çocukla binip, bir kişi parası veren ama üç kişilik yerde oturup kendisini kimsenin görmediğini düşünen hanım abla, sana da hayırlı cumalar!

Faiz haramdır deyip, bankadan çektiği kredi İle evladına araba alan hacı baba, sana da hayırlı cumalar!

Her cuma hayırlı cumalar mesajı paylaşan cuma namazının kaç rekat olduğunu bilmeyen, cumartesi gecesi meyhane meyhane gezen muhterem, sana da hayırlı cumalar! 

Profil resminde film yıldızı gibi resmi olup cuma tweeti atan ehli namus bacım, sana da hayırlı cumalar!

Dini sadece oruç tutmak, namaz kılmak ve kendine kestiği kurban zannedip haksızlığa, adaletsizliğe, hırsızlığa ses çıkarmayan dini bütün kardeşim, sana da hayırlı cumalar!

Elinden Kuran, ağzından yalan, boğazından haram eksik olmayan sözde Müslüman kardeşim, sana da hayırlı cumalar!

Ölçüde, tartıda, sayımda hile yapıp, yediği kul hakkını hiçbir para ile ödeyemeyeceğini bildiği halde suçu başkalarına yüklemeye çalışan din kardeşim, sana da hayırlı cumalar!

Fatura kesmeyip vergiden çalan, dini günlerde bayramlarda erzak paketi dağıtan, kapı komşusunun açlığından haberi olmayan sözde yardım eden hayırsever işadamı, sana da hayırlı cumalar!

Yüzüne güldüğü kişinin arkasından rahatça konuşup kötüleyen, atıp tutan ama internette dinî ve ahlâkî paylaşımlar konusunda mangalda kül bırakmayan iki yüzlü riyakar din kardeşim, sana da hayırlı cumalar!

Allah'ın "Kul hakkı İle huzuruma gelme dediğini bilmezmiş gibi kul hakkını omuzlayıp camide İlk safta yer alan Müslüman, sana da hayırlı cumalar!

Sucuğun etiketine yüzde 100 dana eti yazıp, bağırsağı baharatlı mekanik kıyma ile dolduran, vatandaşın sağlığını düşünmeyen, para hırsına kapılmış sözde Müslüman, sana da hayırlı cumalar!

Bulunduğu koltuk, mevkii ve makamı sorumsuzca ve menfaati doğrultusunda kullandığı halde her şeyi hak,  devlet ve millet için yaptığını söyleyip bizi ikna edince ilahi adaletin tecelli etmeyeceğini zanneden din kardeşim, sana da hayırlı cumalar!

Helali, haram’ı çok iyi bildiği halde yaptığı işi ve kazancını sorgulamayıp, beş fazla olsun, nasıl olursa olsun deyip dünya malına tamah edip hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan din kardeşim, sana da hayırlı cumalar!

Kula kulluk yapmayan, yalnız Yaratan’a kul olmaya çalışan, haktan ve adaletten ayrılmayan, doğru ve dürüst kalmaya çabalayan güzel insanlar, size de hayırlı cumalar!"

Fazla söze ne hacet! Hepimiz payımıza düşeni alalım!

* 07.09.2018 tarihinde anadoludabugun.com.tr adresinde yayınlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde