Fakülte
3. veya 4.sınıf öğrencisiyim. Türk Dili ve Edebiyatı dersimize giren hocamız,
"Arkadaşlar! Takva konusunu çok severim. Siz bu işin ilmini görüyorsunuz.
İçinizden biri bu konuya hazırlansa da bir öğle arasında isteyen gönüllülere
anlatsa ne güzel olur, ben de katılırım dinleyici olarak" dedi. Nedrettin
isminde bir arkadaşımız ben hazırlanırım dedi.
Kararlaştırılan gün ve saatte hocamız ve 10-15 kadar
arkadaş takva konusunu dinlemek için amfide toplandık. Aklımda kaldığı
kadarıyla Nedrettin arkadaşımız, "Bildiğiniz
gibi takva Allah'tan hakkıyla korkmaktır, sadece ondan korkmaktır. Bugün biz
Amerika'dan Allah'tan korkar gibi hatta daha fazla korkuyoruz." der
demez hocamız yüzü kıpkırmızı olmuş bir vaziyette ayağa kalktı: "Geç geç yerine! Biz senden takvayı istedik.
Sen işi Amerika'ya getirdin. Burası onun yeri değil, takva bu değil"
dedi. Beklemediğimiz bu tepki karşısında sadece kürsüden indirilen arkadaş
değil, sınıftaki herkes donduk kaldık. Çünkü nazik ve kibarlığı ile tanıdığımız
insancıl hocamızın böyle bir tepki vereceğini hiç beklemiyorduk. Hocamızın
kırmızıçizgisinin ABD olduğu böylece anlaşılmıştı. Yüzünün niçin kırmızılaştığı
belli oldu. Belli ki Amerika'dan korkuyordu. Bazı arkadaşlar, "Gönlümüzde
ayrı bir yeriniz vardı, sildik" deyince "Demek öyle mi? Gönlünüzde
yer tutmuşsam silseniz de izi kalmıştır, bu da yeter bana" dedi sonraki
dersinde. Adı üzerinde edebiyatçı idi ne de olsa!
Hocamız Amerika'dan korkmakta haklıydı. Çünkü öyle
yetiştirildik. Küçüklüğümde bir büyüğüm bizi etrafına toplar, bize "ABD'de bir düğme varmış, o düğmeye bir
basarsa dünya havaya uçarmış, teknolojide o kadar ileriler" diye anlatmıştı
da ağzımız açık dinlemiştik onu. ABD eleştirisine hocamızın tahammülsüzlüğünü
görünce bize Amerika'yı anlatan büyüğüm aklıma geldi. Bir an için acaba büyüğüm
ABD'yi anlattığında yanımızda bu hocamız da var mıydı diye düşünmeden edemedim.
Hocamız yoktu yanımızda. Ama bir köyde bile ilkokulu bitiren biri bu Amerikan
efsanesini anlatıyorsa hocamız da mutlaka bir başkasından duymuştur. Bu tip
şehir efsaneleri kulaktan kulağa anlatıla anlatıla korku dağları oluşmuş
çoğumuzda.
Bu vb. safsatalar bu toplumda kulaktan kulağa dolaşa dolaşa
ABD'yi gözümüzde öyle büyütmüşüz ki büyüdük hala atlatamadık içimizden. Bir ABD
fobisi içimize işlemiş. Bu konuda paranoyak olmuşuz ki günümüzde birçok okumuş
büyüğümüzde Amerikan korkusu var. 1 Mart tezkeresi Meclisten geçmeyince genelkurmay
başkanlığı yapmış bir komutan, "Amerika bunun bedelini ödetir bize"
demişti.
ABD her yönüyle büyük ve güçlü bir devlet. Dünyaya istediği
ayarı veriyor. Bu devlet Amerika'dan dünyayı yönetiyor. Bu, dünden bugüne
dünyanın bir gerçekliğidir. Çıkarının olmadığı yere adım atmaz, çıkarının
olduğu yeri elde etmek için gerekirse dünyayı ateşe verir. ABD'nin büyük ve
küçüklüğü bu kadarla sınırlı değil. Onu esas büyüten içimizde olduğu gibi
dünyaya saldığı korku imparatorluğudur. Gözümüzde büyüttüğümüz bu devlet
sırtımızdan inmiyor şimdi. Hala da pompalanıyor bu. Son yıllarda Türk-Amerikan
ilişkilerindeki gerginlik birçoğumuzun ödünü patlattı: "Sen kim, ABD kim?
Amerika ile boy ölçüşülür mü? Amerika koskoca güçlü bir devlet, ite dalaşmaktansa
çalıyı dolanmak gerekir, biz böyle yaparsak batarız, yok oluruz" türünden
eleştiri getirenler içimizde az değil. Bu korkuyu içimize salanların çoğu ya
ABD'ye karşı olduğunu söyleyenler ve de "Bir Türk dünyaya bedel"
diyenlerdir.
Küçüklüğümüzde ödümüzü koparan birçok korkularımızdan biraz
büyüyünce korkulacak kadar değilmiş, gözümüzde büyütmüşüz" der, güle güle
anlatırız. Nedense her türlü korkuyu yendik de ta küçüklüğümüzde içimize
işleyen/işletilen ABD korkusunu bir türlü atamadık. Zira hala korkuyoruz. Kim
bu ya? Allah mı? (Tövbe estağfurullah!) Bizi Amerika değil de devam ederse işte
bu korku bitirir.
Yorumlar
Yorum Gönder