"Sizden
biri bir kötülük yaptığında elinle düzelteceksin, buna gücün yetmiyorsa dilinle
düzelteceksin, buna da gücün yetmiyorsa o kimsenin yaptığından hoşnut
olmadığını göstermek için kalbinle buğz edeceksin. Bu da imanın en zayıf
noktasıdır" hadisi şerifini bilmeyenimiz yoktur. Hatta bu hadisi işite
işite büyüdük. Dine az meyyal kişiler bile bu hadisi ezbere bilir.
Bildiğimiz
ve doğruluğundan emin olduğumuz bu hadisi uyguluyor muyuz? Uyguluyorsak
neresindeyiz? Yoksa bana ne deyip görmezden mi geliyoruz? "Bana dokunmayan
yılan bin yaşasın" mı diyoruz. Bir yerde haklı-haksız gördüğümüz zaman
sessizliğe bürünüyor; görmezliğe, bilmezliğe, anlamazlığa mı oynuyoruz?
Kırsınlar birbirini deyip kör ve sağırlara oynuyor, "Ne yapabilirdim"
mi diyoruz?
Hepimizin
sular seller gibi ezbere bildiğimiz kötülükle mücadele hadisini uygulamıyoruz
ki kötüler, zalimler, suçlular bolca kötülük yapmaya devam ediyor. Kötülüklerin
devam etmesinin, güçlünün borusunu öttürmesinin en büyük destekçisi sessiz
yığınlardır. Çünkü büyük çoğunluk sessiz kaldıkça seslerini yükseltmedikçe
kötüler tam gaz yoluna devam edecektir. Sessiz yığınlar sesini çıkarmadıkça
mağdurun sesini yükseltmesi, gücü elinde bulunduranlar için bir şey ifade
etmiyor.
Dünyada
adaletin hakim olması, kötülerin kötülük yapmaya devam edememesi, güçlünün
zayıfı ezmemesi isteniyorsa yukarıdaki hadisi şerifin doğruluğuna inananların
sesini yükseltmesi gerekiyor. Aman bana bir şey olmasın diyerek sinen
insanların çokluğu, zalimin arayıp da bulamadığı bir şeydir. Pasif bir
destektir bu, dilsiz şeytan olmaktır. Adam; yandım, battım, bittim, haksızlığa
uğradım diye eşine dostuna dert yanıyor, can havliyle konuşuyor. Dinleyenler
sadece dinliyor. Hatta çoğu haklısın bile demiyor, diyemiyor. Mağduru yıkan da
bu sessizlik -hatta buna aymazlık da- diyebiliriz. İyilerin
sessizliği/aymazlığı bu!
Kişisel
mağduriyetlerin devamında, sessiz yığınların sessizliğinin payı büyük olduğu
gibi devletler nezdinde de durum aynıdır. Bugün Türkiye’nin mağdur edilmesine
sesini çıkarmayan devletler yarın sıranın kendilerine gelmeyeceğine dair bir
garantileri mi var? Halbuki “Türkiye’ye bu yaptığınız doğru değil, haklı
davasında biz Türkiye’nin yanındayız” şeklinde topyekûn seslerini yükseltse kim
Türkiye’ye ne yapabilir? Çünkü kimse dünyayı karşısına alamaz. Bugün ABD’nin en
büyük destekçisi, ABD’nin Türkiye’ye olur olmaz yaptırımlar uygularken dünyanın
sessiz kalmasıdır. Bu sessizlikten dolayı ABD fütursuz davranıyor. Türkiye’ye
yapılana “Ne olacak bu işin sonu” diye bekleyen sessiz devletlere bu ayıp yeter
de artar bile!
Kişilerin
ve devletlerin mağduriyetinde sessiz kalan yığınlar, “Susma! Sustukça sıra sana
gelecek” deyip bir araya gelmedikçe yapılan kötülüklerde sessiz yığınların payı
büyüktür.
Yorumlar
Yorum Gönder