Ana içeriğe atla

"Bu İş Yerinde Türk Lirası Geçerlidir" *


Çarşıda bir çay ocağının önünden geçerken A4 kağıdına büyük puntolarla "Bu İş Yerinde Türk Lirası Geçerlidir" yazılı bir kağıt gözüme ilişti. Küçük esnafımız kendince Türk lirasına destek veriyor. Tebrik ederim kendisini. Malum paramızla imtihan oluyoruz bugünlerde.

Bu yazıyı sanki bir kampanya düzenlenmiş birkaç yerde daha gördüm. Bu yazıya iki yönden bakacağım. İlki, vatandaşımız bir operasyona bağlı olarak TL üzerinde oynanan oyuna kayıtsız kalmamış, tepkisini bu şekil broşürle gösteriyor. Yani ABD-Türkiye arasında ABD merkezli başlatılan dolar-TL savaşında devletimin yanındayım demek istiyor ve manevi bir destek veriyor. Faydası olur mu? Bir duruş göstermesi bakımından anlamlı ve bir kamuoyu oluşturmaya yönelik olsa gerek. Tebrik ederim bu duyarlılıkta olanları. 

Şimdi gelelim bu yazının ikinci veçhesine. Bu yön tamamen benim muzipliğim. Yazıyı görür görmez hoşuma gitmekle beraber garipsedim. Bu iş yerinde TL geçerli derken merak ettim başka hangi para geçerli olacaktı? Bu esnaf bu küçük işletmesini açtı açalı kendisine bugüne kadar dolar, Euro, riyal vb. yabancı para uzatan olmuş mudur? Ya da daha önce iş yerini TL değil de diğer paralarla mı işletmiş? Çay kaç para diyene şu kadar sent mi dedi? Bu şekil yazıp duyarlılık göstermek güzel ama bir o kadar da garip. Bu para çay ocağında da geçerli olmayacak da cebimizde süs olsun diye mi taşıyacaktık? Sonra bu iş yerinin dövizle ne işi olur? İthal bir malzeme kullanmıyor ki... Çay ülkemizden, su ülkemizden! Hatta tatlı su kullanırsa beleş! Başka neye ihtiyacı var ki? Kaynar suya çayı demleyip bardağa katıp önümüze koyuyor. İsterse bundan sonra gelen müşteriden çay parasını dolar cinsinden istesin de gününü bir görsün. Ne kafası kalır, ne de gözü. Gün görmedik lafları da işitir bizim insanımızdan.

Bu esnafımız iyi niyetli biliyorum. Diğer yazıp yapıştıranlar da. Keşke bu yazıyı "ABD-Türkiye ekonomi savaşında her yönüyle devletimin yanındayım" şeklinde yazıp assalardı daha iyi olurdu. İçinizden bu yazının da diğerlerinden farkı yok, bir de ABD safında mı yer alacaktı diyebilirsiniz. Haklısınız. Ama içimizdeki sayısız ABD hayranı ve haini göz önüne alırsak bana hak verirsiniz.

Esnafımızın dövizle işi olmasa da verdiği manevi ve psikolojik destek takdire şayan! Bakmayın siz benim garip karşıladığıma… Keşke alın terleterek damlaya damlaya para kazanan bu küçük esnafımızdaki duyarlılık; paraya para demeyen, döviz yükseldikçe zam aklına gelen bazı sırtı kalın insanlarımızda da olsa. İş yerine böyle bir kağıt asmasa bile kazanacağı kardan biraz ödün verse ülkesine en büyük desteği vermiş olur.

* 03/09/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim derdi. Borcun günü geldiğinde gerekirse b

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder