Ana içeriğe atla

Tarikat ve Cemaatler

Anlamları farklı olsa da tarikat ve cemaat kelimeleri çoğu zaman karıştırılır ve birbirinin yerine kullanılır. Bu yazımda gözlemlerime dayanarak tarikat ve cemaatlerin işlevlerine, benzerlik ve ayrılıklarına değineceğim.
1. Tarikat aynı hedefe odaklanmış insanların gittiği yoldur. Tasavvufun günümüzde kurumsallaşmış halidir. Cemaat ise aynı hedefi gerçekleştirmek için insan topluluklarının bir araya geldiği yapılardır. Günümüzün STK'ları denebilir.
2. Tarikatın başında şeyh, cemaatin başında dini lider olur.
3. Tarikatlarda bir silsile takip eden bir gelenek vardır. Cemaatlerde ise genelde cemaati kuran kişi başkan olur.
4. Tarikat insan terbiyesine önem verirken cemaatler sosyal bir yapı olarak işlev görür.
5. Günümüzde -istisnaları olmakla beraber- her ikisi de vakıf, dernek adı altında görev ifa eder.
6. Tarikatın başında bulunan şeyh ölünceye kadar tarikatın başında kalır. Hepsi olmamakla beraber cemaatin başındaki de ölünceye kadar görevini yürütür. Sağlığı elverdiği müddetçe cemaatin başında kalır.
7. Bariz bir şekilde olmasa da her ikisinde de ticaret ile uğraşma vardır.
8. Her ikisi de siyasetten uzak gibi görünse de seçim öncesinde makamlarına siyasiler mutlaka uğrar. Perde gerisinde dirsek teması vardır. Önceleri siyasilere verilen gizli destek günümüzde alenen basın yoluyla açıklanmaktadır. Her ikisinde de grup psikolojisi vardır. Bireysel çıkışlar tasvip edilmez.
9. Her ikisinde de amaçları çerçevesinde çalışma yapan tarikat ve cemaat olabildiği gibi kötü amaçlı görev ifa edenleri vardır.
10. Her ikisi de işlevlerini yerine getirmek için yardım alırlar. Tarikatler resmen yok hükmünde olduğu için gelir ve gideri devletin yetkili kurulları tarafından denetlenmez. Cemaatlerin denetimleri ise yüzeysel yapılmaktadır.
11. Her ikisi de dini oluşumdur. Tarikatlerin geçmişi silsileye dayanırken cemaatler kökü olmadan sonradan kurulabiliyor.
12. Her ikisinde de tabilerini eğitmek, onlara yol göstermek ve hareketlerini anlatmak amacıyla dergi çıkarma vardır. Bu dergide mutlaka tarikat şeyhinin ve cemaat liderinin yazısına yer verilir. Müntesipleri tarafından bu yazılar ciddiyetle okunur.
13. Her ikisinde de belirli periyotlarla evlerde veya cemaat veya tarikata tahsis edilmiş yerlerde toplantılar yapılır.
14. Her ikisinde de oluşumun büyüklerine ziyaret yapılır. 
15. Tarikat şeyhi ve cemaat lideri gönüllüleri tarafından el üstünde tutulur,  saygıda kusur edilmez, asla eleştirilmez, dedikleri ikiletilmez, sözlerinin üzerine söz söylenmez.
16.  Her ikisinde de merkez, il ve ilçe yapılanması vardır. Tarikatlerde mahalle, köye kadar temsilci bulunur.
17. Her ikisinin toplantılarında dini konular konuşulur, vaz-ı nasihat edilir, dini sohbet yapılır.
18. Tarikatlerde müridin yapacağı zikir, evrad, tesbihat vb ev ödevleri vardır. Teheccüde kalkmak esastır. Sohbetlerinin bazısında topluca zikir çekilir. Cemaatlerde etkinliklerde görev verilir. Bazı cemaatlerde de tarikatlarda olduğu gibi ev ödevi verilebilmektedir. 
19. Tarikat şeyhine ve cemaat liderine nasıl geçinirsin, gelirim ne kadardır sorulmaz. En azından ben görmedim.
20. Her ikisinde de kitap vb okunacaksa kendi çıkardıkları kitabı okumak önceliklidir.
21. Her ikisinde de itaat kültürü vardır. Cemaat ve tarikattan ayrılan veya uzaklaşan tasvip edilmez.
Bir tarikat veya cemaatin müntesibi olmayan biri olarak bunlar benim dışarıdan gözlemlerimdir. Yazdıklarımı eleştirebilirsiniz, katılır veya katılmazsınız, ilave de yapabilirsiniz. Tarikat ve cemaat kelimesi kuruluşu, işlevi itibariyle ayrı olsa da görüleceği üzere benzerlikleri daha fazladır. Belki de bu benzerlikleri fazla olduğundandır çoğu zaman birbirine karıştırılmakta, hatta birbirinin yerine kullanılabilmektedir. Birden fazla kişinin bir araya gelmesine cemaat diyorsak bundan hareketle her tarikat cemaattir, ama her cemaat tarikat değildir sonucu çıkarabiliriz. Birbirinin yerine kullanılmasında bir sakınca yoktur kanaatime göre. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde