—Üstat! ...gazetede yazmak ister misin? Ben yazmanı istiyorum. Gazetenin sahibi arkadaşım olur. Sizi bir görüştüreyim.
—Olabilir.
*
—Alo üstadım! Müsait misin haydi gidiyoruz.
—Gidelim.
*
—Selamün aleyküm!
—Aleyküm selam!
—Size bahsettiğim arkadaş. Ben aradan çekiliyorum. Aranızda şartları konuşursunuz.
*
—Kaç gün yazarsınız?
—İki gün.
—Salı-perşembe uygun olur mu?
—Olur.
—Yayımlanacak yazımı en geç ne zamana kadar göndermem gerek?
—Akşam 17.00'ye kadar.
—Yazı konusunda herhangi bir hassasiyetiniz var mı?
—Hayır! İstediğinizi yazabilirsiniz. Size referans olanın hassasiyeti bizim de hassasiyetimiz. Zaten müstear isimle yazacaksınız. Daha rahat yazarsınız.
*
—Selamün aleyküm!
—Aleyküm selam!
—Benim yazıya yer vermemişsiniz gazetenizde.
—Erken seçim kararı alınınca baskıya erken geçtik, sizin yazı da geç gelince giremedik. Yarın yayımlayacağız. İki yazı göndermişsiniz. Son gönderdiğinizi yayımlamazsak...
—Niçin? Yazıda bir sorun mu var?
—Yazının içeriğinde sorun yok da. Başlıkta bir sıkıntı var.
—Ne var başlıkta?
—Başlığınız "Baskın Seçim" ifadesini şu şu siyasi parti liderleri de kullandı. Buna tepki gösterildi. O yüzden yani.
—Ama alınan bu karar olsa olsa ancak baskın bir seçim olur.
—Öyle de, yani!
—Tamam o zaman önceki gönderdiğim yazıyı yayımlayabilirsiniz.
—Teşekkür ediyorum.
*
Günler, aylar geçti. Gönderdiğim yazılar haftada iki gün yayımlanmaya devam etti. Bayramdan sonra gönderdiğim (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2018/08/ekonomide-geldigimiz-nokta-duvara.html)
yazım yine yayımlanmadı. Ne ben aradım niye yayımlanmadı diye. Ne de gazeteden bir arayan oldu.
Üzüldüm mü? Evet! Kırıldım mı? Elbette! Kim üzülüp kırılmaz, kim yazısının çizik almasını ister ki? İlk çizikten sonra ikinci çizik almak... İçim rahat mı? Fazlasıyla. Zira amatörce, severek yaptığım bu işte yüz kızartacak bir şey yapmadım, kimseyi mahcup etmedim. Tüm yazılarımda yaptığım, içimi içtenlikle yazıya dökmektir. Adı geçen gazetenin, başlığından korkarak yayıma vermekten imtina ettiği yazıyı diğer yazdığım gazeteye gönderdim, aynen yayımlandı. Hiç de sorun olmadı. İkinci çizik alan yazımı da noktası, virgülüne dokunmadan diğer gazeteye göndereceğim. Yine bir sorun olmayacak.
2015 yılından beri yazdığım bütün yazılarım "dilinkemigiyok.blogspot.com" adlı mütevazı blogumda yayımda ve herkesin okumasına açık. Bugüne kadar 1800'den fazla yazı yazarak yayımlamışım. İki-üç gazeteye gönderdiğim yazılarım da bloğumdan seçerek gönderdiklerimden oluşuyor. Bir kısmını da sosyal medyada kendim paylaşıyorum. Son üç-dört aydır yazdığım tüm yazılarımı whatsappımdaki durumdan da paylaşıyorum. Bugüne kadar kimseden bir yergi, herhangi bir makamdan uyarı almadım.
Hiçbir zaman için iyi yazarım, iyi düşünüyorum, yazdıklarım doğru iddiasında olmadım. Yazmaya başlarken neyi dert ediniyorsam o konuyu ele alacağım demiştim. Şükür ki hemen hemen her konuda yazdığım bir birikimim oldu. Yazdığımdan para kazanmadım. Kazanmayı da düşünmüyorum. İleride derli toplu olsun diye bloğumdaki yazılarımı derleyip kitap haline getirirsem ne ala. Bunun için de bir çabam yok.
Tekrar çizik yediğim konuya gelirsek; üzülsem de, kırılsam da içimde adını koyamadığım bir sevinç var. Çünkü birden fazla yerde yazmak bana sıkıntı vermişti. Çizik yediğim gazeteye çok iştahlı göndermedim. Dostumun yazar mısın teklifine gayri ihtiyari olarak telefonda olabilir dedikten sonra, olmaz diyememiştim. İlk çizikten sonra iyice soğumuştum. Şükür ki bırakan taraf ben olmadım. Böylece zoraki evlilik sona ermiş oldu.
Yazımı uzattım biliyorum. Son kez gazetenin duruşu bir şey söyleyeyim. Zira içimde bir ukde kalmasın. Gazetenin yayın politikasına saygı duyarım. Mutlaka her gazetenin bir hassasiyeti vardır. İşin başında gazetenizin herhangi bir konuda bir hassasiyeti var mı diye sordum. Yok dendi. Pekala bana "Bizim şu konuda, şöyle şöyle hassasiyetimiz var" şeklinde açıkça söyleyebilirlerdi. Ama söylemediler. Çalışırken gördüm ki en ufak bir yapıcı eleştiriye bile tahammülleri yokmuş. Buna tahammülleri yok da niye çıkarıyorlar ki gazeteyi? Gazete ve gazeteci dediğin olaylara biraz eleştirel yaklaşır, halkın nabzını tutar, halka doğru haber vermeye çalışır. Bir partinin bülteni gibi çıkmaz, kraldan fazla kralcı olmaz. Ödü kopmaz.
Kimse kusura bakmasın, tıpkı insan gibi gazetelerin de bir onur ve itibarı vardır. İnsan da kendi itibarını kendi kazanır ve kaybeder. Gazete ve gazeteci de. Kimse, kimseye bir itibar elbisesi kazandırmaz. Bu durumda gazeteye tavsiyem, gazetenin başlığının altına "Gazetemiz x partisinin bültenidir" yazmasıdır. Bu durumda kimse bir şey demez. Çünkü adı üzerinde bir partinin bültenidir.
Yorumlar
Yorum Gönder