Ana içeriğe atla

Bayram Bilançosu *

Ne zaman bu ülkenin bayramları uzun tatile denk gelmişse trafikte ölenlerin sayısında anormal bir artış olmuştur. Geçen yıl 10 günlük bayram tatilinde ölenlerin sayısı 103 iken bu seneki 9 günlük bayram tatilinde bu sayı 142 ölü, 859 yaralı şeklinde cereyan etmiştir. Oranlarsak bayram tatilinin her günü yaklaşık 16 kişi ölmüş, 95 kişi ise yaralanmıştır. Yani kazalarda ölenlerin sayısı geçen yıl yüzde 10,3 olarak gerçekleşirken bu yıl 12,78’e çıkmıştır.

Yollarımız mı kötü, arabalarımız çok mu modelsiz? Aksine yollarımız otoban gibi, arabalarımız ise neredeyse son model. Doğal olan kazalarda azalma olacağı yerde artış oluyor. Yetkililer bayram gelmeden tatile çıkacakları değişik yollarla uyarmasına rağmen maalesef yollarımız yine can pazarı.
Kaza yapanların ne kadarının aşırı hız dolayısıyla olduğuna dair elimde bir veri yok ama genelde kazaların ekseriyeti hız sebebiyle olmaktadır. Çünkü dümdüz, geniş, gidişli-gelişli yolu gören arabasının gücüne göre Allah ne verdiyse basıyor. Maalesef uyarıları dikkate almıyor, karayollarının belirlediği hız sınırlarına uymuyoruz. Çünkü ecele gitmeyi kafaya koymuşuz bir defa. Ha aşırı hız yaparak kendimizi ve çevremizi tehlikeye atmışız, ha intihara kalkışmışız. Arasında fark yok. Bu laf anlamaz, söz dinlemez tavrımız nereye kadar devam edecek, her uzun bayram tatillerinde başımıza gelecek olanı bu şekil seyretmeye devam mı edeceğiz? Arabaya atlayan bir an evvel gideceği yere varmak amacıyla kural dinlemez tavrına devam ettiği müddetçe bayramlarımız can pazarı olmaya devam edeceğe benziyor. Kaza yapanların şoförlük durumu incelense hemen hemen hepsi kendisine çok güvenen usta şoför. Çünkü acemi şoför kolay kolay kaza yapmaz.

Kazaların çoğunun trafik kurallarına uymamaktan kaynaklandığı, trafiğe çıkanlar kendi başına buyruk hareket ettiği dikkate alınırsa sanırım denetim eksikliği var. Trafik yeterince görevini yapmamış demektir. Belirli yerlerde trafik kontrol noktaları oluşturulmuş olsaydı öyle zannediyorum sürücüler biraz kendilerine çekidüzen verirdi. Belli noktalara gerçekmiş gibi polis arabası fotoğrafını koymakla olmuyor bu işler. Çünkü trafik canavarı, sanalı dikkate almaz. Bizzat karşısında canlı bir muhatap görmek ister. Anlaşılan sorumlular da tatil yapıyor bayram tatillerinde.

Son model arabaların çoğunda vites atma derdi de yok. Arabaya binince sadece gaza basmak kalıyor. Çünkü otomatik vitesli arabalar yaygın şimdi. Hız yapılacak yerlerde eskiden radarlar olurdu, şimdilerde yok. İçişleri Bakanlığı sürücülerin dikkatli olması için yol kenarlarına koyduğu sanal trafik arabalarına yaptığı masrafı belli yerlere mobese koysa daha etkili olur diye düşünüyorum. Konya’da yaşayanlar bilir. Şehirlerarası yol gibi olan İstanbul Yolunda mobese uygulaması diyebileceğimiz TEDES uygulaması var. TEDES başlangıç noktasına gelen sürücü, belirlenen hız sınırına riayet ediyor. Çünkü işin ucunda radara girmek var. Kaza oranları da yok denecek kadar azaldı. Üstelik bu yolda TEDES uygulaması günün iki saatinde yapılıyor. Belirlenen iki saatin hangi zaman diliminde olduğunu bilmeyen sürücü TEDES uygulaması varmış gibi hız kurallarına riayet ediyor. Çünkü hız ihlalinin cezası yüksek. Bizim hakkımızdan da ancak ceza gelir.

TEDES, radar veya mobese uygulamasının maliyetli ve masraflı olduğunu biliyorum. Ama giden canların yanında maliyete bakılmaz. Bir an evvel şehirlerarası yollarda bu uygulamaya geçilmelidir.

* 29/08/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde