Ana içeriğe atla

Yeni Dönemden Beklediklerim ***


Yeni sistemle birlikte Türkiye 3.Cumhuriyet evresine geçti. Her başlangıç bir umuttur. Umarım yeni sistem, dertlerimize derman olur. Bu sistemle birlikte birikmiş sorunlarımızı çözmemizin yanında bakış açımızı da değiştirmemiz lazım. Bundan sonraki yapacaklarımız eskinin bir kopyası; eski hamam, eski tas olacaksa sistem değişikliğini niçin yaptık sorusunu sormaya başlarız kısa zamanda. İzniniz olursa bir vatandaş olarak yeni sistemden beklediklerimi madde madde belirtmek istiyorum:

-Ekonomiye neşter vurulmalı. (sıcak paraya değil, üretime dayanan bir ekonomi)
-Gençlere istihdam alanları açılmalı.
-Kamuya eleman ve öğretmen alımında, yönetici seçiminde uygulanmakta olan sözlü mülakat kaldırılmalı. Yerine merkezi sınav ve güvenlik soruşturması kriter olarak konmalı.
-Büyükşehir statüsüne alınmış illerdeki ilçe belediyeleri kaldırılmalı.
-Merkez ilçelerde bulunan kaymakamlıklar, ilçe milli eğitimler ve diğer ilçe müdürlükleri kaldırılmalı.
-Eğitim ve öğretim ameliyata alınmalı. İlkokul dışında eğitim ve öğretim zorunlu olmaktan çıkarılmalı, isteğe ve başarıya bağlı olmalı, okullarda eleme usulü ciddi bir şekilde uygulanmalı. Okulların her kademesinde "Tam Gün Eğitime" geçilmeli. Değerlendirme bilgi, davranış ve pratik şeklinde olmalı.
-Adalet sistemimizde, cezalandırma uygulamamız kamu vicdanını rahatlatacak şekilde cezalar caydırıcı olmalıdır. Yargılama makul sürede yapılmalı.
-Kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalı.
-Vergi sistemimiz kazanca dayalı olarak yeniden düzenlenmeli.
-Vatandaşlık görevini yerine getirmeyerek vergisini ve borcunu ödemeyenlere yapılandırma yapılmamalı.
-Fikri, zikri, düşüncesi, siyasi görüşü ne olursa olsun; her türlü cemaat, tarikat, hareket, mezhep ve STK'ların şeffaf olması sağlanmalı; geliri, gideri, çalışması denetlenmeli.
-Bedelli askerlik belli periyotlarla önümüze gelen bir tercih olmaktan ziyade bir sistematiğe kavuşturulmalı. İhtiyaç fazlası asker adayının askerliğini bedelli olarak yapması tercihler içerisinde yer almalı. Bedelli usul ile elde edilen para, başta bedenen askerlik yapan erata en az asgari ücret olmak üzere maaş olarak verilmeli, şehit ve gazilerimize bu fondan yardım edilmeli, savunma sanayisine pay ayrılmalı, askerin iaşesi karşılanmalı.
-Kamuda görev alan herkes emekli oluncaya kadar yedi bölgede görev yapacak şekilde planlama yapılmalı; memur, amir belirli aralıklarla rotasyona tabi tutulmalı.
-Her türlü seçim beş yılda bir olmak üzere aynı gün yapılmalı.
-Siyasi Partiler Yasası yeniden ele alınmalı. İki defa girdiği seçimde yüzde üç oy alamayan parti kendiliğinden fesih olunmalı. Seçilme yaşı 25-30'a çıkarılmalı, vekil sayısı 450'ye indirilmeli. Siyasete atılanların siyaset öncesi, siyaset dönemi ve aktif siyasetten ayrıldıktan sonra mal varlığı incelenmeli. İki seçime giren parti yönetimi başarılı olamayınca görevinden ayrılmalı.
-Üniversitelerin istihdam alanı olmayan bölümleri kapatılmalı.
-Eğitim ve öğretim ülke ihtiyaçlarını giderecek ve rekabet ortamını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmeli. İhtiyaç olan her alana yüzde 20 kontenjan fazlasıyla öğrenci alınmalı. Mezun olan kişilerin emsalleriyle rekabet etmesi sağlanmalı. Öğrencilerin ekseriyeti bir meslek öğrenecek şekilde yeteneğine uygun meslek okuluna yönlendirilmeli.
-Merdiven altı üretime izin vermeyecek şekilde denetimler artırılmalı. Belli bir kaliteyi yakalayamayan, halk sağlığını tehdit eden ürünlerin üretim ve satışına izin verilmemeli.
-İthale ihtiyaç olmayacak şekilde zirai ürünlerin ekim-dikimi, rekabet imkanı olacak şekilde planlanmalı, stokçuluğun önüne geçilmeli.
-Hayvancılık özendirilmeli, ihtiyacı karşılayacak şekilde beslenmeye imkan verilmeli, tekelciliğin önüne geçilmeli…

*** 24/07/2018 günü Yeni Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde