9 Temmuz 2018 Pazartesi

Nice Mutlu Yıllara Evlat!

Fakülte ikinci sınıftan üçüncü sınıfa geçtiğimin yaz döneminde inşaatlarda işçi olarak çalışmaya başladım. Piyasada bir günlük yevmiye 30 lira iken sürekli diye şimdilerde beş yüz evler denen mevkide günlük 17 lira karşılığında çalıştım. İnşaata gitmek için her gün Büyük Aymanas'tan çıkıyor, 500 Evler denen mevkiye gelinceye kadar üç vasıtaya biniyordum. Gerçi sadece bu seneye mahsus değildi benim inşaatlarda çalışmam. Orta birin yaz döneminden fakülte bitinceye kadar iki yıl hariç her yıl yaz döneminde çalıştım böylesi yerlerde. 

Fakülteye başladıktan sonra iki defa imam-hatiplik sınavına girmiş olmama ve atamam yapılmasına rağmen "sesim çirkin, cemaati bezdirmeyeyim" düşüncesiyle imam hatiplik görevi almadım. Bunun yerine inşaatlarda çalışmayı tercih ettim. Bu sene daha fazla çalışmalıydım. Çünkü baba olacaktım.

Çoğu kimse okur, (veya okumaz) iş-güç sahibi olur. Ardından çoluk-çocuğa karışmak ve dinin yarısını tamamlamak için evlenme yoluna gider. Ben ise işim-gücüm yokken ya nasip deyip fakülte ikinci sınıfta iken evlenme yoluna gitmiştim. 

İnşaatta çalışıyorum ama akşam sabah baba olmayı bekliyorum. Haliyle arabam yok. Gidip bir ticari taksi ile görüştüm, telefon numarasını aldım. Hastaneye gideceğimiz zaman arayacaktım. 

Günlerden cumartesi. Vakit geldi/gelmedi kararsızlığı içerisinde evde beklerken kayın validem mahalleden bir bilene durumu danışmaya gider. Yaşlı teyze evime geldi. Bana da dışarı göründü. Evin etrafında yarı oturarak yarı dolaşarak bekledim durdum. "Haydi Ramazan! Taksi çağır" sesini duymayı bekledim. Haber gelmedi bir türlü. Öğrendim ki yaşlı teyze, Bu iş tam benim işim" diyerek evde ebelik yapmaya kalkmış. Nice sonra kapı açıldı, benden şimdi adını hatırlamadığım bir iğneyi eczaneden alıp gelmem istendi. Sürmeyi pek beceremesem de bisiklete bindim. İstedikleri iğneden alıp geldim. Dışarıda hacı yolu bekler gibi "baba oldun" müjdesini bekledim. Kapı bir daha açıldı. Şimdi oldu derken "Hemen aynı iğneden bir daha al gel" dendi. İğneyi alıp verdim. Nihayet endişeli bekleyiş sona erdi, ikindi vakti doğum gerçekleşti. 

Dünyalar benim olmuştu o anda. Hem baba oldum, hem de acemi ebenin elinden eşim ve oğlum kurtulmuştu. Sabahtan ikindiye kadar okumadığım dua ve süre kalmadı. Doğumla birlikte "Ya Rabbi şükür" dedim. 

Eski zamanların usulü bir doğum oldu bizimki. Buna acemilik mi dersiniz, cehalet mi? İstediğinizi söylemekte haklısınız. Zira doğumu yaptıran yarım doktor birkaç defa "O çocuk yaşıyor mu" diye sormuş. Belki de o kadına rağmen çocuğumun yaşamasına Rabbim imkan verdi, bize evlat acısını göstermedi.

Doğumda ölüp ölüp dirilen, aynı duyguyu ebe sayesinde bize de yaşatan çocuğum yaşadı. Hanemizin süruru oldu, benim ilk göz ağrımdı aynı zamanda. 

Okula giderken peşimden koştu, zaman zaman ardımdan ağladı. Bir gün ardımdan kapıyı açtığı gibi çıkmış. Oymuş ondan sonra evden çıktığımda kapıyı kilitlemeye başladım. Bazen ağlamasına dayanamayıp havanın karlı ve soğuk olmasına aldırmadan camiye götürdüm.


Evde misafir varken kapıyı hızlıca açar ve "Baba den" derdi. "Den'in ne olduğunu haydi bilin bakalım. Bilemezsiniz. Zira baba ile oğul arasında bir şifre idi. Sizi fazla merakta bırakmayayım. Bizim oğlan çişe "den" derdi. Biz buna güldükçe onun da hoşuna giderdi. Dağarcığımıza kattığı kelime sadece bu değildi. Gırgıra "dırdır" derdi. Zira ilk harfleri çıkarmakta ilk zamanlarda zorlandı.

Derken efendim hanemizdeki saltanatı fazla uzun sürmedi. İki yaşında iken ikiz kardeşleri bastırdı. Pabucu dama atılmadı, sevgimizden bir eksilme olmadı ama geri planda kaldı: Bir yere giderken aracımız tabanvaylarımız idi. İkizin birini ben, diğerini anneleri kucağına alırdı. İlk göz ağrımız "Baba ben" diyerek o da kucağımıza gelmek isterdi. "Oğlum! Sen büyüdün, ağabeysin" demek suretiyle ona büyük ve büyümüş muamelesi yapardık. İkizlerin keyfi beyde yokken o da büyük adam gibi bizimle beraber yürürdü.

İkiz kardeşleri kendisini bastırdı. Kısa zamanda yaşıt oldular. Birlikte bir yere giderken bizi görenler "Bunlar ikiz mi, üçüz mü diye sorarlardı. Birbirlerini hiç kıskanmadan, birlikte oynayarak büyüdüler. Akran gibi görünseler de kardeşlerine hep ağabeylik yaptı.

Yaşar mı/yaşamaz mı denen o çocuk yukarıda bahsettiğim gibi yaşadı hem de otuzuna bastı ve bugün onun doğum günü. Üstelik bir baba aynı zamanda. Benim 29 yıl önce yaşadığım babalık duygusunu o da tattı ve bana dede olmayı tattırdı. 

Doğum günün kutlu olsun evlat! Nice otuzlu yıllara huzurlu, mutlu girmen dileklerimle! Ben senden memnunum, Allah da razı olsun. Allah hanenize, işinize, aşınıza mutluluk versin; huzur ve mutluluğunuz daim olsun. Allah sana da torunlar nasip etsin. 08.07.2018


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder