Normal şartlarda yıllardır
kronikleşmiş ve bitkisel hayat yaşayan eğitim ve öğretim sorunumuzu bugünden
yarına Ziya Selçuk’un da çözebilmesi mümkün değil. Çünkü kimsenin elinde
sihirli bir değnek yok, Ziya Selçuk’un da. Şimdi herkes Sayın Selçuk’tan sistem
değiştirmesini bekleyecek, belki de değiştirecek. Çünkü bu alandaki sorunu hep
sistemlerde gördük hep. Sorun sistemde mi? Belki de en az suçlu olanı sistemdir.
Eğitim ver öğretimin bugün
can çekişmesinin nedeni önce iyi tespit edilmeli, sonra çözüm yolları
bulunmalı. Bana göre eğitim ve öğretimin bu duruma düşmesinin en büyük nedeni
öğrenci, veli, öğretmen, ast ve üst yöneticiler ve devlet yetkililerinin
beklentileridir. Herkesin doktor, mühendis, hukukçu olmak istediği bir eğitim
sisteminde herkes istediğini alamayınca elbette bir hoşnutsuzluk olacaktır.
Beklentilerimizi gözden geçirmediğimiz, ayaklarımız yere basmadığı, kapasite ve
imkanlarımızı tartmadığımız müddetçe en iyi sistemi getirsek yine verim
alacağımızı düşünmüyorum. Sayın bakanın getireceği sistem değişikliği
beklentilerimize cevap vermezse hayal kırıklığı yaşayacağımızı şimdiden
söyleyebilirim. Çünkü bizde hangi sistem uygulanırsa uygulansın amaç
paydaşların hepsini memnun etmeye yöneliktir. Bu mümkün mü? Asla mümkün değil.
Herkese mavi boncuk dağıtmak üzerine kurulu bir sistem bir müddet sonra kimseyi
memnun edemez hale gelir. Eğitim ve öğretimde bugün geldiğimiz nokta, geçmiş
denediklerimizin acı bir sonucudur.
Sayın Bakan sistem
değişikliğine gider mi, mevcut durum üzerine iyileştirme mi yapar bunu zaman
gösterecek. Ama kamuoyunda oluşan olumlu havayı görünce Sayın Selçuk’un yükü
bir kat daha artmış oldu. Çünkü Ziya Selçuk ile birlikte beklentiler arttı,
herkes umutlandı. Toplum açık çek verince her icraatında insanımız “Bakanın bir
bildiği var” diyecek. İnşallah bu olumlu hava uzun süre devam eder. Bakan da
MEB’in gediklisi olur.
Çiçeği burnunda Bakanımız
icraata başlamadan acizane eğitim ve öğretimle ilgili önerilerimi sayfam el
verdiğince kısaca değinmek istiyorum:
1. Haftalık ders yükü 25-30
saate indirilmelidir. Bunun için aynı branşın okuttuğu dersler birleştirilmeli,
bu mümkün değilse dersin haftalık ders saati dengeyi bozmayacak şekilde
düşürülmeli. Bu da mümkün değilse her ders her yıl okutulacak anlayışı, bazı
yıllarda okutulacak şekilde düzenlenmelidir.
2. Tam gün eğitime geçilmelidir:
09.00-13.00 arası; ders, 14.00-16.00 arası; etüt, sosyal faaliyet, pratik
eğitim, ek ders vb yapılacak şekilde haftalık, aylık planlama…
3. Tam gün eğitim ve öğretim
için bina yeterli değil eleştirisi getirilebilir. Bunun için okulların -ilkokul
hariç- her bir kademesine eleme usulü, yani sınıfta kalma uygulaması
getirilmelidir. “Ben okumak istemiyorum, beni zorlamayın, zorla güzellik
olmaz…” şeklinde notları, hal ve hareketleriyle bas bas bağıranları hedefi olan
öğrencilerin içinden çekip almak gerekiyor.
4. 8.sınıfın sonunda lise,
12.sınıfın sonunda üniversite tercihi için yapılan merkezi sınav
kaldırılmalıdır. 5.ve 9.sınıf dışında öğretmenin dersinden sınav yapması
uygulamasından vazgeçilmelidir. Bunun yerine 6,7 ve 8.sınıfın, 10,11 ve 12.
sınıfın her bir döneminde merkezi sınav yapılmalıdır. Sınavlarda sorulacak
konular TEOG’da olduğu gibi önceden herkes tarafından bilinmelidir. Öğrencinin
üç yıl ortalaması lise/üniversite seçiminde kullanacağı puan olmalıdır. Belli
bir puanın altında kalan öğrenci lise/üniversite tercihinde bulunamamalı, örgün
öğretim yerine açıktan okuma zorunluluğu getirilmelidir. Açıktan okumak zorunda
kalan öğrencilerin bir zanaat öğrenecek şekilde yönlendirilmesi yapılmalıdır.
5. Öğretmene ölçülebilir ve objektif performans sistemi
getirilmelidir: Bunun için öğretmen aldığı öğrencinin sınıf seviyesini
bilmelidir. Bakanlığın öğretmene, öğretmenin öğrenciye yaptırımı olmalıdır.
Sorumluluk+yetki gibi. MEB’in
üzerinde çalıştığı performans uygulaması hiç yürürlüğe konmamalıdır.
6. Öğretmen alımında, idareci
görevlendirmesinde mülakatın her türlüsü kaldırılmalıdır. Bunun yerine yazılı
sınav kriteri tek şart olarak konmalıdır. Sınav puanına göre atanan kişi
objektif kriterlere göre belirli periyotlarla denetime tabi tutulmalıdır.
Görevini ihmal eden veya yapmayan/yapamayan kişi asli görevi olan öğretmenliğe
döndürülmelidir.
7. Okullar öz/üvey evlat
şeklinde bir ayırıma tabi tutulmamalıdır. Tüm okullar devletin öz evladı olduğu
hissettirilmelidir.
8. Derslere önemli/önemsiz
muamelesi yapılmamalı: Fen Bilimleri, Türkçe-Matematik ve Sözel dersler
arasında bir denge kurulmalıdır. Sayısal derslere önemin önemini atfedip
diğerlerini es geçmek veya etkisiz eleman muamelesi yapmak doğru değildir. Bu
ülkede sayısal zekaya olduğu kadar diğer alanlarda da yetişmiş elemana ihtiyaç
vardır.
9. Öğretmenin atama ve tayin
işleri dört yıldan yıla yapılmalıdır. Eş durumu gibi mazeret tayinleri bir eşin
diğerinin yanına gitmesinden ziyade devletin ihtiyacı olan yerde eşleri
birleştirecek şekilde düzenlenmelidir. Her türlü atama ve görevlendirmeler
eğitim ve öğretim açılmadan yaz döneminde yapılmalıdır.
10. Eğitim ve öğretimde
öğrencinin, velinin, öğretmenin, okul müdürünün, il-ilçe yöneticilerinin ve
milli eğitim yöneticilerinin görev ve sorumlulukları açıkça belirlenmeli,
herkes yetki ve sorumluluk alanını bilmelidir.
11. Ek ders, özel ders, ilave ders,
takviye ders, etüt, kurs vb ad altında okulda veya dışarıda öğrencinin ders
almasının önüne geçilmelidir. Her öğrenci okuldan öğrendiği haliyle eşit bir
şekilde sınavlara girmelidir.
12. MEB’in iç ve dış paydaşları
aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya sorumluluk ve yetkilerine göre hesap
sorabilir ve hesap verebilir olmalıdır.
13. Haziran ve eylül dönemlerinde
öğretmenlerin ikişer haftalık yaptığı mesleki çalışma kaldırılmalıdır.
Seminer dönemi devam edecekse haziranda bir yılın değerlendirilmesi, iyi bir
analizinin yapılması, eylül de ise yeni öğretim yılının planlanması gibi işlerliğe
büründürülmelidir.
14. Okullarda eğitim ve öğretim eylül ilk hafta başlatılmalı, haziran
son hafta sona ermelidir…
15. Öğretmenin gelişmesine dönük
yapılan her türlü seminer, kurs, konferans, panel vb etkinlikler eğitim ve
öğretimin devam ettiği günler içerisinde yapılmamalıdır. Öğretmen dersinden
alınarak kursa tabi tutulmamalıdır.
16. Öğretmenin gelişmesine bağlı olarak açılacak kurs, seminer
ve yapılacak toplantılar il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri bünyesinde tahsis
edilmiş çok amaçlı salonlarda yapılmalıdır. Müdürlük binasında salon tahsisi
mümkün değilse öğretmenin kolayca ulaşabileceği bir yer belirlenmelidir.
Mahalli seminer veya zümreler için öğretmen okul okul gezdirilmemelidir.
17. Merkezi seminerler yapılacaksa seminer yeri olarak beş
yıldızlı otel yerine devlete ait olan hizmet içi enstitüleri tercih
edilmelidir.
* 18 ve 21 Temmuz tarihlerinde 1-2 şeklinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 18 ve 21 Temmuz tarihlerinde 1-2 şeklinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder