Ana içeriğe atla

Keşke Hayatımızın Hiçbir Safhasında "Keşke"lere Yer Olmasaydı!


Yaptığımız veya yapmadığımız bazı şeyler için “keşke”ye yer yoktur. Çünkü pişmanlığı ifade eder. Veya “olsaydı, olmasaydı” gibi sözler olmamış bir temenniden ibarettir. Tam karşılamasa da bunda da bir pişmanlık vardır. Hayatımızda keşkeye, olsaydı, olmasaydıya pek yer olmasa da gündelik hayatta bizden ayrılmaz bir parça gibidir bu ifadeler. Çünkü çoğu zaman yaptığımız veya yapamadığımız tercihlerden dolayı bu kelimeler imdadımıza yetişir. Keşke çözüm olur mu? Maalesef çözümü yok. Çünkü geçmiştir. Geriye dönüşü yok ve son pişmanlık da fayda vermez.

Pişmanlık ifade eden bu tabirler bizi geriye göndermese de en azından bundan sonra aynı hataları yapmamak üzere bir özeleştiri olarak görürüm. Çoğu insan yapmaz. Hatta öyle insanlar vardır ki "Ben hiç hata yapmadım, bugün olsa yine aynısını yapardım" diyerek boyundan büyük laf eder ve kendisiyle yüzleşmez. İzin verirseniz yazımın bundan sonraki kısımlarını "keşke, olsaydı/olmasaydı" gibi pişmanlık veya temennilere ayırmak istiyorum:

Keşke;
-namaz, oruç gibi ibadetlere verdiğimiz önemin birazını da ahlak ve etik değerlere verebilseydik... Dost-düşman, herkes bizi güvenilir bir kimse olarak görseydi... Müslüman mı? Onun elinden ve dilinden kimseye zarar gelmez. Ben her şeyimi ona emanet ederim, deseydi...
-Kur'an ve namaz sürelerini öğrenmeye verdiğimiz önemin birazını da sosyal konularda insan kazanmaya verseydik... İlmihal bilgisine verdiğimiz önemin birazını da pratiğine verebilseydik... Öğrendiğimiz dini bilgilerin birazını da pratiğe dökebilseydik...
-abdestsiz Kur'an-ı Kerim'e dokunulmaza verdiğimiz önemin birazını da Kitabın içeriğine gösterebilseydik... Giyim-kuşam, kılık-kıyafet yani kaportaya verdiğimiz önemin birazını da güzel huya verebilseydik...
-Müslüman’ın olduğu yerde taciz, istismar, ensest ilişki, şiddet, darp, çocuk kaçırma vb olmasaydı…
-okullarda öğretime verdiğimiz önemin birazını da eğitime verebilseydik... Bilgiyi ölçtüğümüz gibi davranışı da ölçen bir başarı kriteri geliştirebilseydik…
-Akademik başarı adına oyun çağındaki çocuklarımıza kapasitelerinin üzerinde yük yüklemeyip çocukluklarını adam gibi yaşayabilselerdi… Akademik başarı için teste verdiğimiz önemin birazını da analitik düşünmeye verebilseydik…
-eğitim ve öğretimde “Önce ahlaklı ol, sonra bilgili” prensibini oturtabilseydik…
-rahatımıza düşkünlüğe verdiğimiz önemin birazını da çalışmaya verebilseydik…
-tüketime verdiğimiz önemin birazını da üretmeye verebilseydik…
-hiçbir sorumluluk vermeden, el bebek, gül bebek yetiştirdiğimiz çocuklarımıza yaşlarına uygun bir sorumluluk verebilseydik…
-toplumda fakir ve zengin arasında bir denge olsaydı…sosyal adalet dengesini sağlayabilseydik…insanımızın insanca yaşayabileceği, alın terinin karşılığını tamı tamına alabileceği bir ücret politikamız olsaydı…
-birbirimizi dinlemeyi, birbirimize değer vermeyi, aramızdaki sorunları diyalogla çözmeyi becerebilseydik…
-ya olduğumuz gibi ya da göründüğümüz gibi olsaydık…hayatın hiçbir alanında kendimizi ikna etmek için yemine yer olmasaydı…
Keşke keşke keşke/olsaydı olsaydı olsaydı/olmasaydı olmasaydı olmasaydı…
Keşke hayatımızın hiçbir safhasında keşke, olsaydı, olmasaydı gibi kelimelere hiç yer olmasaydı…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde