Ana içeriğe atla

Bu Millet Sırtını Bir Dönerse... ***


16 Nisan 2016 yılında yapılan Anayasa referandumuyla birlikte halk yeni sisteme geçilmesine onay vermişti. 24 Haziran seçimleriyle birlikte yeni sistemin uygulanmasına izin verdi. Yeni sisteme göre Cumhurbaşkanı kabinesini kurdu kuracak. Umarım yeni sistem ülkemizin hayrına olur.

On yedi yıldır girdiği tüm seçimlerde vatandaşın ekserinin teveccühünü kazanarak ülkeyi yöneten AK Parti, bu yeni seçimle birlikte seçimden yaralı çıksa da seçmen, beş yıllığına tekrar kredi verdi. Halkın verdiği bu kredinin tükenmemesi, sonraki yıllarda da devam etmesi için ülke yönetimi kendisine emanet edilen AK Partinin iktidarda iken iyi bir özeleştiri yapmasında fayda var. Nasılsa kazandım deyip kendisine çeki düzen vermezse yıllardır sürdürdüğü zirve bir gün ayağının altından kayar. O vakit hatalarıyla yüzleşmek isterse de iş işten geçmiş olur. Çünkü bu millet kendi değerleriyle barışık birini sevdi mi adam gibi sever, ölümüne destekler. Kasıt olmayan anlaşılabilir hataları görmezden gelir, desteğini sürdürür. Ne zaman ki hatalar sık sık olmaya başlar, hata ve yanlışlarla yüzleşilmez, hatada ısrar edilirse halk yavaş yavaş soğumaya başlar. Bunu da desteğini biraz çekerek gösterir. Böylesi durumlar kendisine çeki düzen vermesi için bir uyarıdır. İkinci defa memnuniyetsizliğini tekrar gösterir. AK Partiye bu millet 7 Haziran'da ilk, 24 Haziran'da da ikinci uyarısını verdi. Hâlâ hatalar düzelmezse seçmen yüzünü döner, bir daha da yüzüne bakmaz. Bizim siyasi tarihimiz arşive konmuş siyasi partilerle doludur. Millet önce şans verir, dener. Baktı ki iyi yapıyor, tekrar getirir. Beceremediğini anlar; şımardığını, halktan uzaklaşıldığını görürse dün iktidara taşıdığını baraj altı yapar. 2000 öncesine bir göz atarsak iktidar veya koalisyonun büyük ortağı olmuş ANAP, DYP, DSP gibi partilerin bugün tabela partisi durumuna düştüklerini görürüz.

16 yılda 13 seçim kazanan, hep iktidar olan bir parti, hatalarını görmüyor olabilir. En azından siyasetin dışında yapıcı eleştiri yapanlara kulak vermesinde fayda vardır. Her eleştireni düşman gibi görmemelidir. Camianın içinden biri olan Hayrettin Karaman'ın Yenişafak gazetesindeki köşesinde yazdığı "Çınarımızı kurutmayalım" başlıklı yazısını parti yetkililerin okumasında, yazısının bir bölümünde bahsettiği "Mümkünse her şehirden gayr-i resmi olarak beş altı iyi kişi seçin, bunları yalnızca siz bilin; bu “iyi” den maksadım “güzel ahlakı ile tanınmış, bilgili ve ehliyetli, iktidardan hiçbir beklentisi olmayan” kişilerdir. O şehrin ve çevrenin doğru bilgisini bunlardan alın. Aday seçiminden imkan tahsisine kadar önemli tasarruflarınızda teşkilattan ziyade bu kişilerin raporlarına güvenin." kısmı taşranın denetlenmesi açısından dikkate değer. 

Partinin ilçe, il, alt ve üst sorumluları durumun vahametinin ne kadar farkında bilmiyorum. Bereket, Partinin Genel Başkanı oy düşüklüğünü "mesajı aldık" diyerek yapılan hataları tespit edip hatalarla yüzleşeceğini ifade etti. Umarım önce tespit, sonra teşhis, ardından tedavi yoluna gidilir. Çünkü bu ülkeye bu iktidar elzemin elzemidir.

*** 10/07/2018 günü Yeni Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde