Ana içeriğe atla

Bedelli Askerliğe Nasıl Bakmalıyız? *


Bedelli askerlik zaman zaman bu ülkenin gündemine gelir. Özellikle ekonomik krizin baş gösterdiği dönemlerde hükümetler can simidi gibi bedelli askerliğe sarılır. Aslında ekonomik getirisi olduğu için her hükümetin gönlünde bir bedelli yatar. Ama halkın bir kesiminden gelebilecek tepkilerden dolayı “İstemem, yan cebime koy” rolü oynar.

Önce eğri oturalım ama doğru konuşalım:
-Askerlik bu ülkede yaşayan her Türk vatandaşının yerine getirmesi gereken vatani bir görev midir? Evet.

-Genç nüfusu barındıran ülkemizde asker fazlalığı var mı? Var.

-Bu ülkede bedelli askerliğe ihtiyaç var mı? Var.

-Bedelli askerlik bu ülkede bir realite midir? Evet.

-Bedelli askerliğin ekonomiye bir getirisi var mı? Var.

-Bu ülkede asker kaçakları var mı? Var.

-Bu ülke profesyonel askerliğe geçiyor mu? Evet.

-Genel Kurmay, vatani görevini yapmak isteyenleri veya askerlik yaşı gelenleri askere alabiliyor mu? Hayır. (5 milyon asker fazlalığı var deniyor.)

-İnsanımız askerliğini yapmadan işine kendini verebiliyor mu? Ya da askerliği yapmadan bir iş sahibi olabiliyor mu? Hayır.

-Profesyonel asker olmayan, silahaltına alınan kişilere savaşta veya terörle mücadelede görev veriliyor mu? Hayır.

-Geçmişte terörle mücadelede kullanılan askerimiz terörle mücadelede başarılı olabildi mi? Hayır. Üstelik daha büyük zayiatlar verildi.


Gördüğünüz gibi yukarıda kendi kendime hem soru sordum, hem de cevapları kendim verdim. Duygusal değil de aklıselim bir şekilde düşündüğümüz takdirde bu sorulara farklı cevap vermek mümkün değil. İçimizde bir kesim vardır ki hamasi duyguları yüksek, iyi niyetli kişiler. Bunlar “Fakir yapacak, zengin yapmayacak mı? Fakir ölecek, zengin ölmeyecek. Herkes askerlik için silahaltına alınmalıdır, her şey para değildir. Bu ülkede paradan daha önemli değerler vardır” şeklinde bir eleştiri getirmek suretiyle bedelli askerliğe karşı olduklarını dillendirirler. Bu tür düşünen kişilere saygı duymakla beraber bedelli askerlik konusunda bunların da ikna edilmesi gerekir. Yetkililer özellikle Genel Kurmay Başkanlığı, “Bedelli askerliğin bir zaruret olduğu” bilgisini kamuoyuyla paylaşmalıdır.


Şundan herkes emin olsun ki bu ülkenin askere ihtiyacı varsa kimsenin parası geçmez. Herkes seve seve askerliğini yapar. Bu ülkede askerliğini bedenen yapanlar bu ülkeyi çok seviyor, bedelli yapanlar sevmiyor anlamını kimse çıkarmasın. Ayrıca askerliğini bedelli yapanlar vatan haini olarak görülmesin. Eğer bu ülkede vatan haini aranıyorsa hasta olmadığı halde askerlik yapmamak için çürük raporu alanlar ve bu tip kimselere sahte rapor düzenleyenlerdir. Yine bedelli askerlik konusunu eşitliğe aykırı görmek ve herkes yapacak demek de doğru değildir. Yaratılış itibariyle zaten insanlar ekonomik yönden de farklıdır. Toplumda herkesin birbirine ihtiyaç duyması için zaten farklı olmak zorundadır. Aynı zamanda işbölümü için zaruridir. Bu yüzden Allah herkesi diğerine muhtaç olacak şekilde yaratmıştır. Bu ülkenin bedene de ihtiyacı vardır, bedele de.


Bedelli askerlik ve bedelliden dolayı gelecek para ile ilgili önerilerimi sıralamak istiyorum:



1.      Türkiye’nin bir gerçekliği ve ihtiyacı olan bedelli askerlikle ilgili ara ara düzenleme yapmaktan ziyade bedelli askerlik bu ülkede sistematik hale getirilmeli, Genel Kurmay, asker ihtiyacını karşıladıktan sonra geriye kalanlara askerliğini bedelli yapma seçeneği sunulmalıdır.
2.      Bedelli fiyatı biraz yüksek tutulmalıdır. Bir taban ücret belirlendikten sonra kişilerin gelirine göre bedelli ücreti yükseltilebilir.
3.      Askerliğini bedelli yapmak isteyenler hiç silahaltına alınmamalıdır. Bedelli ile ilgili gelecek tepkileri göğüslemek amacıyla 21 gün temel eğitim için askere alma hiç sadra şifa olmaz. Bu, yarar değil; zarar verir. Maksada hizmet etmez. Devletin şiddetli bir şekilde paraya ihtiyacı olduğu dönemde kişileri temel eğitim için askere alarak onlara elbise giydirmek, bir ay boyunca iaşesini karşılamak, onlara barınma imkanı sunmak devlete artı yük getirir.

4.      Genel Kurmay Başkanlığı, her yıl kaç askere ihtiyacı olduğunu ilan etmelidir. İhtiyaç fazlasını hükümet değerlendirmelidir.

5.      19 yaşına gelen her vatandaşa, ASAL’a başvurmak suretiyle askerliğini ne şekilde yapmak istediği seçeneği sunulmalıdır:

a.       Bedenen yapmak istiyorum,

b.      Bedelli yapmak istiyorum, (Ödemenin ne şekilde yapılacağına dair seçenek sunulabilir.)

c.       Görev yerimde bedenen ve bedelli yapmak istiyorum. (Öğretmenlik gibi bazı meslekler vardır ki bu mesleği ifa edenler silahaltına alındığında devlet, yerine öğretmen vermiyor. Öğretmen vatani görevini yaparken o öğretmenin görevini MEB, ücretli öğretmen marifetiyle karşılamaktadır. Devlet bu şekil görev verdiği geçici öğretmenlere ücret ödemektedir. Bu tür öğretmenlik yapanların çoğu da ehil kimseler değil. Burada mevzubahis olan çocuklarımızdır. Üstelik bir okulda öğretmen devamlılığı esastır. Öğretmen değişikliği çocukların eğitimini olumsuz etkilemektedir. “Askerliğimi görev yerinde görevimi ifa ederken yerine getirmek istiyorum” diyenlere, evini geçindirecek şekilde asgari bir ücret verilebilir. Maaşının geriye kalanı hazineye (bedelliden gelen para fonuna) aktarılabilir.

6.      Askere gitmek isteyen ne zaman gideceğini verilen tercihlere göre seçebilmelidir.
7.      Yaş şartı olmamalıdır. Herkes önünü görebilmelidir. İş kuracak işini kurabilmeli, işe girecek işe girebilmeli.

8.      ASAL, askerlik çağrısı yaptığı halde askerliğini yapmak için başvurmayan, kaçak durumunda olan kişiler bedelli askerlik seçeneğinden yararlandırılmamalıdır.

-Bedelliden gelecek para ile;

1.      Silahaltına alınan erata asgari ücretten az olmamak şartıyla maaş verilebilir. (İçlerinde evli olanlar vardır. Askerlik boyunca ailesi buradan gelecek maaşla geçinme yoluna gider.)

2.      Savunma sanayisinde kullanılabilir.

3.      Askere alınan er ve erbaşın giyim-kuşamı, iaşe ve barınma ihtiyacı karşılanabilir.

4.      Askerlik görevini yaparken şehit ve gazi olanların ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılabilir.

5.      Cari açığın azaltılmasına takviye yapılabilir.

* 25/07/2018 ve 27/07/2018 günlerinde "Bedelli Askerliğe Nasıl bakmalıyız? 1 ve 2 olarak Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde