Son günlerde gündemimizde tatlı telaş diyebileceğimiz
etkinliklerimiz var. Kimimiz düğün yapıyor, çocuklarının mürüvvetini görüyor;
kimimiz yüz binlerce kişi arasından kurada çıkıp hac farizasını yapmak üzere
kutsal topraklara uğurlanıyor; kimimiz de vatani görevini yapması için çocuğunu
askere gönderiyor.
Saydığım her üç organizasyon iç içe geçmiş, sevinç ve
mutluluğu içinde barındıran fiillerdir. Soyumuzun devamı, sağlıklı nesillerin
gelmesi ve toplumun en küçük çekirdeği olan ailenin kurulması için evlilik;
gitmeye güç getirenlerin dini vecibesini yerine getirebilmesi için hac; ülkenin
korunup kollanması için askerlik olmazsa olmazlarımızdır. Her üçü de sevinç ve
mutluluktan gözyaşı döktürür insana ve yakınlarına. Her üçünü de dualarla
uğurlarız. Zira hayırlı bir iştir.
Bahsettiğim her üç konu, ayrı ayrı ele alınması gereken üç
değerimizdir. Burada askere uğurlama konusu üzerinde biraz durmak istiyorum.
Yakınlarımdan son yıllarda askere giden yok. Bu yüzden işin iç yüzünü
bilmiyorum. Askere gidecek gençler yakınları tarafından yemeğe davet edilir.
Güzel bir haslet! Buna diyecek bir şeyimiz yok. Uğurlanırken askerimize harçlık
verilir. Buna da eyvallah! Askerimiz otogardan arkadaş, eş ve dostları
vasıtasıyla yolcu edilir. Bu da olması gerekendir.
Yemek ziyareti, harçlık ve kalabalık uğurlamanın dışında
yapılanlar biraz abartıya kaçmaktadır. Son yıllarda askere gidenler çetnevir
yapar oldu. Asker arkadaşlarıyla yer, içer, oynar oldu. Masraflı, külfetli bir
organizasyon ama olsun diyelim. Fakat bu işleri yaparken dünyanın merkezine
kendimizi koyuyoruz. Başkasını rahatsız edip etmediğimizi düşünmüyoruz. Ya
müzik sonuna kadar açılıyor, silah vb. şeyler atıyoruz. Bu yaptığımız
tehlikeli, birini yaralarız, birini korkuturuz demiyoruz. Yan tarafta komşumuz
rahatsız, onların bugün cenazesi vardı demiyoruz. Vur patlasın, çal oynasın diyoruz.
Askeri son gün uğurlamaya gönderirken konvoy oluşturuyoruz.
Ama oluşturduğumuz konvoy baştan sona tehlike saçıyor, trafiği birbirine
katıyor; ya yıldırım hızıyla ana caddelerde uçuyoruz, ya da kaplumbağa hızıyla
trafiği kilitliyoruz. Korna sesi gürültü kirliliğine sebebiyet verirken aracın
dörtlülerini yakarak kazara konvoyun içine karışan araçlara/kişilere dokuz
doğurtuyoruz. Çünkü flaşörleri yanıp sönen aracın nereye döneceğini kestirmek
zor mu zordur.
Otogardan uğurlarken otobüsü sallamak, "En büyük
asker, bizim asker" diyerek askeri havaya fırlatıp tutmak bana çok makul
gelmiyor. Havaya attığımız kişiyi tutamayabiliriz veya bir yerine bir şey olur
diye düşünmüyoruz.
Sözün özü, çetnevir yaparken, konvoy oluştururken, askeri
havaya fırlatırken beraberinde büyük risk alıyoruz. Kendimizin veya
çevrenizdekilerin canını tehlikeye atıyoruz. Gürültüsü de işin çabası. Yok mu
bu işin makul tarafı?
İyi tezkereler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder