Ana içeriğe atla

15 Temmuz Darbe Gecesinde Sala Veren Müezzinleri Darp Edenlere Ne Yapıldı?


15 Temmuz darbe gecesi Diyanet İşleri Başkanlığının direktifi gereğince tüm Türkiye’de camilerimizin minarelerinden sala okunmaya başlanmıştı hatırlarsınız. 120 bin camide aynı anda okunmaya başlanan salalar toplum nezdinde hüsnü kabul gördü. 

Kanlı darbe teşebbüsünün ikinci seneyi devriyesinde Habertürk kanalına telefonla bağlanan ve 15 Temmuz gecesi ile ilgili sorulara cevap veren eski(eskimez) Diyanet İşleri Başkanına gazeteciler, “Basın ve medyada darp edilen din görevlilerin bilgileri yer aldı. Bu sayı tüm Türkiye’de kaç din görevlisinin başına geldi” şeklinde bir soru sordu. Sayın Görmez, “60 camide sala veren müezzine fiili saldırı olduğunu” söyledi. Yine gazeteciler, “Darp eyleminin kaç tanesi darbeci askerler tarafından işlendiğini” sordu. “Yarıdan fazlasını” cevabını verdi Sayın Görmez. “İmamlara yapılan bu fiili saldırı ile ilgili ne yapıldığı” sorusuna, “Haklarında suç duyurusunda bulunuldu” dedi Görmez. Gazetecilerden “Suç duyurusu yapılanlar hakkında hangi fiili tecavüzcüye ne cezası verildi” sorusunu sormalarını beklerdim. Ama böyle bir soru sorulmadı.

Sayın Görmez o geceye dair önemli açıklamalarda bulundu. Burada sala veren müezzinlere uygulanan darbı konu edinmek istiyorum. Görmez’in verdiği bilgiye göre fiili tecavüzün yarıdan fazlası darbeciler tarafından işlenmiş.  Sala okuyan müezzinlere darbeci askerler tarafından yapılan saldırıyı kendi içinde tutarlı görürüm. Ha cami duvarına işemiş, ha minareye, fark etmez. Çünkü milletin ve Meclisin üzerine bomba atan, gözlerini kırpmadan sivillerin üzerine kurşun yağdıran canilerin müezzini darp etmesi normal. Öldürmediklerine şükretmez lazım. Zira onlara göre darbenin karşısına çıkan herkes çoktan ölmeyi hak etmişti. Umarım bu darbe teşebbüsüyle birlikte sala verirken görevliye dipçik vurup yere yıkan bu caniler şimdi içeridedir ve hak ettikleri cezayı fazlasıyla almışlardır.

Sayın Görmez’in yaptığı açıklamadan anladığım imamlara fiili tecavüzde bulunan kişilerin yarıya yakını sivil darbe severler tarafından işlenmiş. Bunlara ne yapıldı, haklarında sadece dava mı açıldı, bunlar hakkında tutuklama kararı verildi mi? Yoksa ellerini ve kollarını sallayarak toplum içerisinde geziniyorlar mı? Umarım darbeye teşebbüs edenler gibi işlem görmüşlerdir bunlar. Verilen emir çerçevesinde kamusal bir görev ifa eden bu görevlilere saldıranlar şayet ifadeleri alındıktan sonra “Adli Kontrol Şartı” ile hiçbir şey yokmuş gibi salıverildiyse vay halimize! Çünkü son yıllarda ölüm ve yaralama dışında darp eyleminde bulunanlar ifadelerinden sonra salıveriliyor. İnşallah bu darbe severlere aynı muamele yapılmamıştır. Bence sala veren görevliye vazife başındayken yapılan bu saldırı diğer darplara benzemez. Yapılan bu eylem darbeye teşebbüs eylemidir; milletin üzerine bomba yağdıranlardan, silah çekenlerden farkı yoktur. Aynı amaca hizmet etmiştir. Darbede suçüstü yakalanan gözü dönmüşlerle aynı cezayı çekmeleri için yargılanmaları gerekiyor.

Sala veren görevlilere darbeci askerlerin dışında fiili saldırıda bulunan sivil darbe severlere, “Ceza verildi mi? Ceza verildiyse ne kadar ceza verildi? Yoksa ifadelerinin ardından salıverildiler mi” sorularına cevap verilmesini etkili ve yetkili makamlardan istiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde