Ana içeriğe atla

Sisi'nin Zulmü, Bizim Necati'yi de Buldu *

Çok vakit alsa da, içinde doğru-yanlış bilgilerin paylaşıldığı bir platform olsa da sosyal medyayı yerinde ve yeterince kullanıldığı takdirde faydalı görüyorum. Ön yargısız bir şekilde analiz ettiğin takdirde bu alemdeki dezenformasyon ve algı amaçlı paylaşımları ayırt edebiliyorsun.

Bu alemin en büyük faydalarından biri, görüşemediğin arkadaşların izini sürebiliyor, onlardan haberdar olabiliyorsun. Sanal da olsa yeni arkadaşlar edinebiliyorsun. Yine bu alemde tanıştığın öyle insanlar var ki yüz yüze gelmeden de kısa zamanda için ısınıyor ve ahbap oluyorsun. Çünkü aynı duygu ve düşünceleri paylaşıyor, aynı şeyleri dert ediniyorsun. Sanaldan edindiğin arkadaşlığın bir müddet sonra sizi aynı idealler etrafında yürekten birleştirebiliyor.

5-6 ay önce işte böyle biri bana sanal arkadaşlık göndermiş. Kimdir, necidir diye profiline bir baktım. Soyadı benimle aynı soyadı taşıyan ama akrabam olmayan biriydi. Ortak arkadaşlar kısmına baktım. Nizip'ten bir öğrencim vardı ortak arkadaş olarak. Kabul ettim arkadaşlık teklifini. Aramızda kısa bir zaman zarfında bir ülfet, bir uhuvvet meydana geldi. 

Messenger vasıtasıyla özelinden biraz haberim oldu Necati'nin. Şanlı Urfa Suruç doğumlu, Gaziantep'te ikamet ediyormuş ailesi 30 yıldır. Kendisi lise eğitimi için üç yıl kadar Konya'da okumuş, ardından İslami ilimler ve Arap dili okumak için Firavunların bol olduğu Mısır'a atmış kendini. Yaşı genç olmasına rağmen nerede bir hizmet var, bana ihtiyaç var düşüncesiyle atılmış her bir yere.

En son görüştüğümde finallere hazırlanıyor ve Bakara süresini ezberlemeye çalışıyordu. Nedense iki haftadır kendisinden haber alamadım bu yerinde duramayan gençten. Endişelenmeye başladım. Eski öğrencim vasıtasıyla nihayet Necati'den haberdar oldum Kadir Gecesi günü. İki hafta önce Mısır polisi evine baskın yaparak nezarete atmış ve halen içeride imiş. Okumak için memleketini terki diyar etmiş Müslüman bir genç, sınır dışı edilmek üzere selefleri Firavunları aratmayan Müslüman Sisi tarafından nezarete alınmış. Sadece Necati değil sınır dışı edilecek olan. İkamet izni olsun veya olmasın yabancıların sınır dışı edilmesi kararını vermiş seçilmiş Mursi'ye hayatı dar eden Sisi yönetimi. 

Gıyaben tanıdığım bu gencin ve arkadaşlarının Mısır hapishanelerinden ne zaman çıkarılıp Türkiye'ye gönderileceğini zaman gösterecek. Bu genç ne suç işlemiş ola ki derseniz, Mısır'da içeriye alınmak için illaki suç işlemeniz gerekmiyor. Müslüman'ı dert edinmeniz Mısır zindanlarında çürümeniz için yeterli. Kendisi Suruç Kürt'ü olan Necati, Mısır'da okuyan Doğu Türkistanlı Türk öğrencilerin derdini el Cezire televizyonunda haber konusu yapmış. Yabana atılır türden bir suç değil Firavun saltanatının mirasçıları için.

Yakın zamanda tanıdığım, bir evladım gibi gördüğüm, gıyaben tanıdığım bu gence geçmiş olsun diyorum. İnşallah en kısa zamanda ülkemizde aramızda görmek nasip olur. Allah beterinden saklasın. Dün Musa'nın asasına boyun eğen Mısır'ın kudretli iktidarını inşallah bugün bir başka asa yok eder. Allah Müslümanları, Müslüman ülkelerin başındaki Müslüman düşmanı zalimlerin elinden/sultasından kurtarsın. 

Neredesiniz Musa ve Harun'un mirasçıları ve Mısır'a huzur ve müreffeh getiren Yusuf'un mirasçıları? 

Necati! Hapse girsen de bil ki bizim nazarımızda sen suçlu değilsin, tertemizsin. Gömleğin arkandan yırtıldı senin çünkü! Tıpkı Yusuf'un gömleğinin arkadan yırtıldığı gibi. Yusuf bir ahlak abidesi idi, sen de öyle. Medreseyi Yusufiyen hayırlı olsun, varsa günahın; keffaret olsun. Kadir Gecen ve Ramazan Bayramın mübarek olsun...

* 13/06/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde