Ana içeriğe atla

Rehberliğini Yaptığım Öğrenci ve Velilerime Veda Dileklerim


Sayın Velilerim!

Çocuklarımızın okulumuzdan mezun olması dolayısıyla önümüzdeki yıl onlarla bir daha okulumuzda ve sizinle yolumuz kesişmeyecek. Çocuklarımızın iki yıl Din Kültürü derslerine, bir yıla yakın bir zaman diliminde sınıfın rehberliğini ifa etmeye çalıştım. Hayatın her alanında mutlaka bir yerde yine yolumuz kesişir ama birlikte olduğumuz zaman dilimi içerisinde hak-hukuk geçmiş olabilir. Sizleri zaman zaman duyurularımla rahatsız ettim. Size son bir kere daha yazmak suretiyle duygu ve düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Tahammülünüze şimdiden teşekkür ediyorum.

Çocuklarımız bu sene uygulamaya konan yeni bir sınav sistemiyle karşı karşıya kaldı. Veli, öğrenci, öğretmen ve idare olarak ne olacağı konusunda epey bir tereddüt yaşadık hep birlikte. Bu sisteme göre Bakanlık yüzde 10 civarında bir öğrenciyi sınavla öğrenci alan okullara yerleştirmeyi, diğerlerini ise kayıt alanına göre yerleştirmeyi tercih etti. Hal böyle olunca bu zaman dilimi içerisinde kimi öğrencimiz motivesini kaybetti, kiminin gözü korktu, kimi ölümüne çalıştı, kimine bir müddet sonra bıkkınlık geldi. Sınıfımızda her durumu yaşayan öğrencimiz oldu. Sonunda bugün itibariyle sınava girildi. İyi veya kötü geçti. Şu anda bize düşen sonucu beklemek. Sıralamadaki yerimize göre tercih yapmak. Olmazsa kayıt alanına göre Anadolu, Mesleki Teknik veya İHL tercihi yapmak suretiyle ya örgün eğitimde yolumuza devam edeceğiz. Ya açık öğretim vasıtasıyla okumaya devam edip aynı zamanda bir meslek öğrenmek için çalışma yolu seçecek ya da özel okula gitme durumumuz olabilecektir.

Çocuğumuz hangi okula giderse gitsin şundan emin olun ki hiçbir okul çocuğa bir şey vermez, çocuk istemediği müddetçe. Okulu iyi yapan da kötü yapan da okula gelen öğrencilerdir.  Çok kötü diye bilinen bir okuldan başarılı çocuklar yetişebileceği gibi, çok iyi okuldan da başarısız çocuklar çıkabilir. Burada bir anekdotumu sizinle paylaşmak isterim: 2009 yılında Çanakkale 18 Mart Üniversitesini kazanan çocuğumu kayıt için Çanakkale’ye götürdüğümde orada tıp fakültesinde okuyan bir öğrenci ile tanıştım. Konyalı olduğunu söyledi. Hangi fen veya Anadolu lisesinden mezun olduğunu sordum. Ben düz lise mezunuyum dedi. Hangisinden dedim. Karatay Lisesi (Şimdiki adı Karatay 15 Temmuz Anadolu Lisesi. Mevlana Kültür Merkezinin arkasında bir okul.) Karatay Lisesini bilirsiniz Anadolu olduktan sonra bile en düşük puanlı öğrencilerin yerleştiği bir okuldur. Çocuğumuz bu okuldan tıpı kazanmış. Bugün öğrencilerimiz herhangi bir okulu kazanamasalar da gittikleri okulda kendisine bir yol haritası belirlemek suretiyle hedeflerine ulaşabilirler. İnanın çocuklarımızın hepsinin alt yapısı var. Yapacakları tek şey motive olmak.

Çocuklarımızın büyük çoğunluğu ergenlik döneminin kurbanı şimdi. Neyin ne olacağını kestiremedi. Liseye başlayınca sorumluluklarını taşıyacağına yürekten inanıyorum. Hangi okulu veya hangi işi seçerlerse en iyisi olmalarıdır muradım.

Okulumuzdan birçok velimiz veya öğrencimiz memnun olmamış, hatta eğitimi iyi değil kanaatine sahip olmuş olabilir. Beklentilerimiz gerçekleşmeyince okula olumsuz bakabiliriz. Okulumuz çok da iyi olmayabilir. Ama şundan emin olabilirsiniz ki öğretmeninin, idarecisinin üzerine düşen görevi yapmaya çalıştığına inanıyorum. Öğrenci ve velilerimiz bu konuda ne kadar samimilerse –ki samimi olduklarına inanıyorum- okulumuz da öyle idi.  Şundan emin olun ki zorunlu eğitimden dolayı okulumuzda hedefi olmayan öğrenciler maalesef hedefi olan sorumlu öğrencilerimizi de etkilemiştir. Okulun ve biz öğretmenlerin eksikliği mutlaka vardır. Sorun olarak gördüğümüz birçok şeyin diyalog eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum.

Sınıfımıza gelince sınıfımızın en büyük sorunu devam sorunu idi. Maalesef okul yönetimi bu konuda yeterince gayret göstermedi. Benim çabam da buna yetmedi. Devamsızlık birçok öğrencimizi hedeften uzaklaştırdı. Öğrenciyi derse motive etmek, sınıf hakimiyetini sağlamak, sınıf sorunlarını çözmek amacıyla çocuklarınıza zaman zaman kızdım, uyardım, sert davrandım, yumuşak davrandım. Bu süreçte onların dilini anlamamış olabilirim ama şundan emin olun ki her yaptığım doğru veya yanlış çocuklarımızın daha iyi olması üzerineydi. İyi bir öğretmen olduğum iddiasında değilim, elimden gelen gayreti göstermeye çalıştım. Bu süreçte kalbini kırdığım öğrencimiz, yazışma dolayısıyla kendimi ifade edemediğimden üzdüğümüz velimiz olabilir. Kimseye karşı kastımın olmadığını bilmenizi isterim. Bu süreçte yapmaya çalıştığımı kasabın sevdiği postu yerden yere vurması şeklinde değerlendirebilirsiniz.

İnsanın olduğu yerde sorun olur, hak ve hukuk oluşur. Hakkım yoktur ama eğer bir hukuk oluşmuşsa benim tarafımdan öğrenci ve velilerime hakkımı helal ediyorum. Aynı şekilde veli ve öğrencilerimin de haklarını helal etmesini istiyorum. Kendimi anlatamadığım veli ve öğrencimiz varsa, onların kalbini kırmışsam özür dilerim. Ayrıca özelden bana yazarlarsa kendimi ifade etmiş olurum.

Öğrencilerime bundan sonra her nerede olurlarsa olsun hayatlarında sağlık, huzur  ve başarılar diliyorum.

Yazımı uzattım farkındayım. Bu watsapp grubunu öğrencilerimizin bir liseye yerleşme süreci sona erinceye kadar tutmayı düşünüyorum. Olur ya sınav ve yerleşme ile ilgili duyuru gerekebilir. Her ne kadar okul gerekli duyuruyu yaparsa da ben de buradan sizleri haberdar etmek isterim. İstişare ve rehberlik durumu söz konusu olursa her zaman için tecrübelerimi paylaşırım. 

Sürçi lisan etmişsem affola! Hepinize baki selam.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde