Ana içeriğe atla

Seçimi Kim Kazanır veya Kim Kazansın?

Ülkeyi bir beş yıl yönetecek cumhurbaşkanı ve Meclis üyelerini seçeceğimiz bir seçimin arifesindeyiz. Kim başkan olur, Mecliste çoğunluğu hangi parti elde eder bilmiyoruz. Zira partilerin mevcut oy oranları hiçbirini tek başına çoğunluğu sağlamaya yetmiyor. 
Sonucu kararsızlar dediğimiz seçmen kitlesi belirleyecek. Bunun için sandığı beklemek gerekiyor.

Biz burada seçimi kim kazanır veya kim kazansın sorusuna cevap bulmaya çalışalım: Halkın değerleriyle barışık olan, halka tepeden bakmayan, toplumu germeyen, rakibini küçümsemeyen, rakiplerine değer veren, belden aşağı vurmayan, nezaketi eldrn bırakmayan, halkın ve tabanının hassasiyetlerini gözeten ve onlara kulak veren; ne zaman, nerede, kime, ne cevap vereceğini bilen, geçmiş söylemleriyle şimdiki söylemleri çelişmeyen, halka güven veren, soğukkanlı olan, rakiplerini eleştirmekten ziyade yapacaklarını anlatan, uçuk-kaçık vaatlerde bulunmayan, ülkeyi yönetmeye talip ekibini iyi kuran, istişareye önem veren, ülke sorunlarına makul çözüm yolları önerebilen, kızıp bağırmayan, soğukkanlı olan, tabanın istediği adaylara listesinde yer veren, şaibeli isimlere kapısını kapatan, konuşmasında içten olduğuna halkı inandırabilen, ikna edici bir dil kullanan, hata yaptığı zaman öz eleştiri yapıp hatasını ikrar eden ve özür dileyen, kutuplaştırıcı siyaset izlemeyen, tevazuyu elden bırakmayan, mücadeleci olan, kavgacı olmayan, diklenmeden dik duran, diplomaside diplomatik dil kullanan, kurtlar sofrasında ezilmeyen, konuştuğunu icraata döken, halkın ekseriyetini suçlu görmeyen; ekonomide, adalette, eğitim ve öğretimde eksiklikleri tespit edip çözümünde yeni ve orijinal fikirler ileri süren, beraber yoka çıktıklarını küstürmeyen, yaptığı iyilikleri başa kakmayan, halka nankör muamelesi yapmayan, enkaz edebiyatının arkasına sığınmayan; kamuya eleman alımında, yönetici tercihinde ehliyet ve liyakatı ön planda tutan, kamu malını kullanmada azami tasarruf sağlayan, halkın istek ve beklentilerini okuyabilen, iletişim yolunu açık tutan; çoluk-çocuk, akrabasını siyasetten uzak tutan, temiz siyaset yapan, şeffaf olan, şımarmayan, ayakları yere basarak siyaset yapan, aday belirlemede halkta karşılığı olan ağır topların yanında yeni yüzlere yer veren, seçmenin oyunu çantada keklik görmeyen... kazanır veya kazansın.

Verdiğim örnekleri çoğaltabiliriz. Son olarak temiz siyaset yapan, halka güven telkin eden kişi kazanır. Seçimlerin ülkemize hayırlı olmasını, hak edenin kazanmasını temenni ediyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde