Ana içeriğe atla

Partiler Boşuna Meydanlara İnmesin! **

Partiler cumhurbaşkanı adaylarını ve milletvekili listelerini belirledi. Bundan sonra hızlı bir şekilde seçim propagandası yapmak için araziye çıkacaklar. Ramazan demeyip sıcak demeyip şu il, bu il turlayıp duracaklar. Bence boşuna yorulacaklar, çıkmalarına gerek yok. Niçin mi?

Partiler odalara kapanıp aday belirlerken fanatikleri onlar adına nice zamandır seçim çalışmasına başladılar bile. Kimi twitter, kimi facebook vb. sosyal medya aracılığıyla yaptıkları klişe paylaşımlarla adaylardan önce milyonlara ulaştı, propagandalarını yapıyorlar hala. Partiler boşu boşuna günlerdir şu adayı mı koyalım, yok bunu mu koyalım diye kılı kırk yardılar. Halbuki böyle yapacaklarına sosyal medyayı bir izleyip kendilerine çalışan, ölümüne mücadele eden fanatik partililerini aday gösterselerdi çok daha iyi olurdu. Kim bu çağda bedava seçim çalışması yapar? 

Partilerimiz hala bu çağda miting yapacağız, kalabalık toplayacağız diye uğraşmayı bırakıp kendilerini yenilemeliler. İl il miting yapacağız diye kendilerini yormaktansa çalışmalarını milyonların girip çıktığı sosyal medyada yapsalar, yorulmadan ve masraf etmeden çok kişiye hızlı bir şekilde ulaşabilirler. Hatta ilave olarak çoğu yayın yapmak için parasızlıktan can çekişen televizyon kiralayarak propagandalarını kitle iletişim aracılığıyla yapabilirler. 

Dövizin fırladığı, cari açığın iyice yükseldiği, ekonomik verilerin kötüye gittiği bir ortamda partiler hazineden aldıkları seçim yardımını yine hazineye vererek ekonomiye katkıda bulunmuş olurlar. Mademki ülkeyi çok seviyorlar. İşte ellerinde bir fırsat! Hazine yardımını geri iade ederek ülkeye olan sevgilerini ziyadesiyle göstermiş olurlar. Yok bu para anamızın ak sütü gibi bize helal, biz bunu harcayacağız deniyorsa parayı sosyal medyada meccanen seçim çalışması yapan fanatiklerine verebilirler. Çünkü kimse sosyal medya fenomenleri gibi seçim çalışması yapamaz. Ayrıca yediden yetmişe herkesin cirit attığı sosyal medyada siyaset yapanları ikna etmemiz mümkün değil. Çünkü hepsi safını belirlemiş. Bunları ikna etmeniz beyhude çaba olur. Siz seçim çalışması yapacaksanız, eğer bir sonuca ulaşmak istiyorsanız seçimin kaderini etkileyecek olan kararsızlara ulaşmaya çalışın. Onlar renk vermeyen tipler. Sizin esas işiniz onlarla.

Birkaç cümle de sosyal medyada her gördüğünü partisinin yararına veya rakip partinin aleyhine diyerek doğru-yanlış test etmeden paylaşan fanatik partililere söyleyelim: Eğer günah kavramına ve kul hakkı diye bir şeyin varlığına inanıyorsanız her gördüğünüz paylaşıma can simidi gibi atlamayın. Yaptığınız paylaşımların çoğu asparagas ve bir algı oluşturmaya yöneliktir. Ne olur biraz aklınızı kullanın. Üstelik bu tür paylaşımlarınız rakiplerinizi partilerine biraz daha bağlıyor. Kaş yapalım derken göz çıkarıyorsunuz. Ayrıca bu kadar politize olmanız doğru mu? Madem kendinizi bu kadar siyaset yapmada donanımlı görüyorsunuz niye bu işi bedava yapıyorsunuz? Keşke zamanında istifa edip bir partiden aday adayı olsaydınız daha iyi olmaz mıydı? Üstelik paraya para demezdiniz. Ayrıca üzerinize vazife olmayan bu paylaşımlardan dolayı bugüne kadar bir Allah'ın kulunu partinize çekebildiniz mi?

Ne olur işi tadında bırakın, işin cılkını çıkarmayın. Herkes kendi işini yapsın: Siyasetçi siyasetini, öğretmen öğretmenliğini, memur memurluğunu, esnaf esnaflığını, öğrenci de öğrenciliğini...

** 24/06/2018 tarihinde kahtasoz.com'da yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde