Ana içeriğe atla

Parti Başkanlığı ve Tarikat Şeyhliği

Bu ülkede çoğunluk, tarikat ve dini cemaatlere müntesip olanları "Akıllarını kullanmıyor, şeyhi ne diyorsa sorgulamıyor, sorgusuz-sualsiz itaat ediyor, kendi iradesini kullanmıyor..." şeklinde eleştirir. FETÖ yapılanmasını da örnek olarak verirler. Eleştiri ve örnekleme doğrudur. Çünkü dini cemaat ve tarikatların çoğu bu şekildedir. Yine bu tip müntesipler "Gassalın önündeki meyyite benzetilir." Dini yapılanmalar böyledir de demokrasinin olmazsa olmazı kabul edilen siyasi partilerimizin işleyişi dini hiyerarşiden farklı mıdır? Kanaatime göre hiçbir farkı yok. Tıpa tıp aynısıdır dense yanlış olmaz:
* Her ikisi de otoriterdir. Biri, gücünü siyasi partiler yasasından, öbürü de şeyhlik statüsünden alır. Her şeyde tam yetkilidirler.
* Ricası emirdir, demiri keser.
* Her ikisi ne derse üzerine laf söylenmez.
* Karşı gelinmez, itiraz edilmez.
* "Ama efendim" denmez.
* Sözleri sorgulanmaz, "Vardır bir hikmeti" denir.
* Söz dinlemeyen, karşı gelen veya buna meyleden veya bunu içinden geçiren(Hiç tavsiye etmem) en iyi ihtimalle dışlanır, hayatı biter dense yeridir.
* Saygıda kusur edilmez.
* İkisi de değişmez; şeyh şeyhliğine, parti lideri de parti liderliğine -ölümüne kadar-devam eder. (şeyhlikte kongre ve seçim olmaz, parti liderliğinde ise kongreler yapılsa da, lider başarısız bulunsa da, kongrelerden yine parti genel başkanı olarak çıkar.)
Siz parti liderliği ile şeyhlik ne alaka diye bıyık altından gülmeye devam edin. Aralarındaki ortak noktalar say say bitmez. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde