Ana içeriğe atla

Cumhurbaşkanı Adaylarına Altın Öğütler

Yüz bin imza toplayıp cumhurbaşkanı adayı olmayı hak kazanabilseydim öyle mitingler yapacaktım ki dillere destan olacaktı. Herkes beni konuşacak, televizyonlar peşimde koşacaktı.

Aday olamayınca miting alanında yapacaklarım benimle kalmasın, aday olanlar faydalansın istiyorum. Umarım adaylar bu kıyağımı unutmazlar da cumhurbaşkanı seçildiklerinde beni yanlarında yardımcı olarak görmek isterler. Çünkü vefa, kadir-kıymet bilmek bunu gerektirir. Neyse vefa, onların meselesi. İnsanlık bende kalsın. Şimdi size miting çalışmalarımdan bahsetmek istiyorum biraz:

Günde iki miting düşünüyorum.  Miting arabasının kıble tarafında kurulması emrini vereceğim. Mitinglerimin başlama saati ile bitiş saati arasına mutlaka bir namaz vakti olsun istiyorum. Tam mitinge kendimi kaptırdığım zamanda okunmaya başlayan ezan imdadıma yetişecek ve duyduğum ezanı, "Ezan mı okunuyor" diye halka soracağım. "Eveeet" sözünün ardından "dinleyelim" diyeceğim. Ezan bittikten sonra amin deyip davudi sesimle ezan duasını okuyacağım. Ardından "Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli/Ebedi yurdumun üstünde benim inmemeli" deyip "Ben namazı geciktiremem, mutlaka zamanında kılarım, haydi serin seccadelerinizi yere, namazımızı eda edelim" diyeceğim. Allah'ü ekber deyip namazı kıldıracağım. Namazdan sonra Allah kabul etsin diyerek konuşmama kaldığım yerden devam edeceğim. Bundan sonra vaat üstüne vaatte bulunacağım: Kamu çalışanlarına her resmi tatilde bir maaş ikramiye verilecek, çocuklarımız okullarını kalmadan geçecek, istediği üniversiteye ve bölümüne girebilecek, akaryakıt çiftçiye bedava verilecek, vatandaştan vergi alınmayacak, kader mahkumları hiç cezaevine konmayacak, FETÖ liderinin Türkiye'ye iadesiyle ilgili başvurunun yapılıp yapılmadığını ABD'li yetkililerden telefonla öğrenmek, kimden haber aldın sorusuyla muhatap olursam kaynağımı söylememek. Çünkü kişilerle işim olmaz diyeceğim.

Bir kısmını yazdığım seçim çalışmalarımla ilgili yapacaklarımın araziye çıkmış cumhurbaşkanı adaylarına ışık tutmasını ve yol göstermesini temenni eder, çalışmalarında başarılar dilerim.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde