Ana içeriğe atla

Nasıl Bir Meclis Hayal Ediyor-d-um?

Meclisi ben bir ülkenin tüm dertlerinin masaya yatırıldığı, ülke sorunlarının çözüme kavuşturulduğu bir yer olarak görüyorum. Partiler 27.dönem vekil aday listelerini YSK'ya verdiler. Adaylar iyidir/kötüdür, ehildir/değildir iddiasında değilim. Burada nasıl bir Meclis hayal ettiğimi maddeler halinde sıralamak istiyorum:

* Meclisin bu milletin bir mozaiği olmasını, orada belli yaş ve meslek gruplarının toplandığı yer değil; her meslek grubundan vekilin yer almasını istiyorum. Hatta her meslek grubunun kotası olmalı. (İşçi, öğretmen, serbest meslek, özel sektör, sosyolog, psikolog, doktor, mühendis, akademisyen, çiftçi, ekonomist, ticaret erbabı, esnaf, tamirci, sanayici, pazarcı, sendikacı, STK temsilcileri vb. seçilmişler yer almalı.)
* Hangi partiden olursa olsun seçilenin önceliği ülke olmalı.
* İktidarı ve muhalefeti ülke meselelerini istişare ile çözmeli.
* Birbirlerini ön yargısız dinlemeli.
* Eğitim ve öğretimi masaya yatırmalı, önce sorunu ortaya koymalı, sonra çözüm yollarını belirlemeli, değişmeyen milli bir maarif sistemini konsensüs ile getirmeli, eğitim ve öğretime ideolojik yaklaşmamalı, ardından Milli Eğitim'i profesyonel bir ekibe teslim ederek özerk bir statüye kavuşturmalı.
* Meclis kürsüsü seçmene mesaj verilen yer olmaktan ziyade arı gibi çalışan, teknokrat görevini üstlenmeli.
* Vekil, "Ben seçildim, istediğimi yaparım" şeklinde davranmaktan ziyade kanun, kurallara ilk önce kendisi uymalı. Kendisine verilen bu görevin emanet olduğunu bilmeli, ona göre davranmalı. İhale vb. işleri takip etmekten uzak durmalı.
* Meclis genel kurulundaki konuşmacıyı ön yargısız dinlemeli, oturduğu yerden hatibe laf atmamalı, nezaket ve saygıyı elden bırakmamalı. Oylamadan oylamaya genel kurula gelmemeli. Kim olursa olsun hatibi dinlemeli; bir öğrencinin öğretmenini derste dinlediği gibi.
* Bir konuda bir kanun çıkarılacaksa kanun çıkarılmadan önce vekil, seçildiği muhitine giderek seçmenlerinin görüşünü almalı. Aldığı geri dönüte göre yasanın çıkmasını sağlamalı.
* Gerilimi yükseltmek, toplumu germekten ziyade tansiyonu düşürecek hal ve hareket temel prensipleri olmalı. Toplumda barışın sağlanması için Mecliste barış ortamı oluşturulmalı.
* Vekil, belli periyotlarla seçmeni ile buluşmalı. Seçmeninin hassasiyet ve beklentilerini Meclise taşımalı...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde